açlıkla savaş ve terörle savaş bu yıl aynı günlere, hem de ramazana denk geldi. ikisi de ciddi birer halkla ilişkiler kampanyası olarak medyada hak ettiği yeri kaplıyor (böyle medyaya böyle kampanya). güzel fotoğraflar kazanıyor arşivlerimiz - süperstarlarla, iş kadınlarıyla somali'de kamplarda dolaşan başbakan pozları, harekattan dönen askerlerle iftar sofrasına oturup onlara "moral veren" bakan pozları.
açlıkla savaşılmasın mı? teröre göz mü yumulsun? bu soruları ciddi ciddi sorabilecek olanların gerçekten var olduğunu bilmek insana tuhaf umutsuzluklar veriyor. açlıkla savaşmanın tek yolu, ondan bir şekilde çıkar sağlamaktan mı geçiyor, veya "terör örgütü" (adı yok mu bu örgütün? voldemort mu bu?) üyelerinin eksiksiz hepsini öldürdüğünüzde kürt sorununu çözmüş mü olacaksınız, gibi sorular var halbuki, cevap bekleyen.
süreyyya evren, kürt meselesinin artık bir dış politika meselesi gibi ele alındığından dem vuruyordu; dış politika sahnesinde tanık olmak zorunda kaldığımız artan şişkinlik düzeyi, türkiye'yi (devlet organını) dev bir phallus haline getirme çalışmasına dönüşmüş durumda olduğuna göre, evet, aynı yaklaşım burada da var. üstelik bunun daha kıbrıs'ı, suriye'si, ırak'ı, kimbilir belki suudi arabistan'ı da olacak.
arşivlerde yer açın. çok güzel görüntüler geliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
adınızın görünmesini istiyorsanız ama google hesabınız yoksa lütfen yorumunuzun sonuna adınızı ekleyin.