19.3.18

temel gelir



Evrensel temel gelir (universal basic income) konusu son yıllarda giderek daha çok tartışılıyor; Finlandiya bu alanda pilot çalışmalar yapmaya başladı, çok sayıda küresel kapitalist de ilginç bir biçimde temel gelir fikrini destekliyor.

Temel gelirden kasıt, hiçbir koşula bağlı olmaksızın, işiniz olup olmadığına bakılmaksızın, herkese en azından hayatını muhtaç olmadan sürdürebilecek bir gelir sağlanması. Bunun tutarının tam ne kadar olacağı ya da kaç kişiyi kapsayacağı konusunda farklı görüşler var; sistemin nasıl finanse edileceği de elbette en çok tartışılan konulardan biri. Genel eğilim, belli yaş gruplarına öncelik vermek ve miktarı da başlangıçta devletin bütçe dengelerini sarsmayacak bir düzeyde tutmak. Finansman içinse bazı harcamalardan tasarruflar söz konusu olabiliyor, en üst gelir grubunun daha yüksek oranda vergilendirilmesi, finans sektöründen daha fazla vergi alınması, toprak sahipliği vergilerinin artırılması gibi imkanlar öne çıkıyor.

Türkiye örneğine bakacak olursak, Milli Savunma Bakanlığı'nın bütçesini 40 milyardan 20 milyar liraya, Cumhurbaşkanlığı bütçesini 845 milyondan 345 milyona indirerek, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın lağvedilmesiyle 7,7 milyarlık bütçesini aktararak; 667 milyarlık vergi gelirlerini %22 artırarak 150 milyar, 20 teşebbüs ve mülkiyet gelirlerini %20 artırarak 4 milyar, mülkiyet üzerinden elde edilen 197 milyarlık geliri %20 artırarak 40 milyar ve kişi ve kurumlardan alınan 20 milyarlık payları %20 artırarak 4 milyar ek gelirle toplam 226 milyar lira düzeyinde bir kaynak yaratılabiliyor. Kuşkusuz bunlara başka tasarruflar ve gelirler eklemek mümkün.

Türkiye'de üniversite mezuniyet yaşıyla emekli olma yaşı aralığını 22-55 olarak kabul edersek, bu aralıkta kadın erkek yaklaşık 38 milyon kişi var. Bu demektir ki 38 milyon kişiye ayda yaklaşık 500 liralık temel gelir sağlanabiliyor. Diğer sosyal yardım kalemleri de aynen devam ediyor bu arada; o kaynağın yeniden düzenlenmesi de mümkün olabilir. Temel gelirini sisteme geri bağışlamak isteyecekler de olacaktır.

Finlandiya deneyinde iki yıl boyunca 2000 kişiye 645 dolar, yani kişi başı milli gelirin %1,4'ünün verilmesi öngörüldü; yukarıdaki hesapta Türkiye'deki kişi başı milli gelirin %15,4'ü veriliyor. Çala kalem, peçeteye yapılmış bir hesap bu; ciddi olarak üzerinde düşünmeye değeceğini göstermesi yeterli. Yalnızca daha adil bir gelir dağılımı değil buradaki hedef; gençlerin ve kadınların kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağlamak açısından önemli; düşük maaş nedeniyle işe girmeyen nüfusu çalışmaya yönelteceği için önemli; yapmak zorunda olduğu işi değil, yapmak isteyeceği işi yapma imkanı bulacak kişi sayısının artması açısından önemli; çalışma zorunluluğunu yok etmese de azaltması açısından da önemli. Toplamda bakıldığında, ekonomiye yük değil katkı getirecek bir sistem olma ihtimali azımsanmamalı.