bundan yirmi beş yıl önceydi. lise kütüphanesinde woody allen'ın üç kitabını bulmuş, üçünü de birkaç kez, altıma işeyerek okumuş, günlük konuşmalarımda woody allen gibi espri yapmaya çalışmaya sardırmış durumdaydım. sonra bu komiklikleri memleketim insanıyla paylaşmak zorunda olduğuma kanaat getirdim, fakat allen'ın çevrilemez olduğundan da hiçbir şüphem yoktu. yine de kasvetli bir sonbahar akşamı, küçük daktilomu çıkardım,
without feathers'ı masaya koydum ve başladım denemeye. tabii o zamanlar internet, google vs yoktu, "oldsmobile" ya da "white westinghouse" nedir diye lisedeki sevgili ingilizce öğretmenim john heaney'nin başını ağrıtıyordum. 1987'de
gergedan ilk öykümü yayımlamaya karar verdiğinde, dergi yönetimine bu çeviriden de söz ettim, "getir bir iki parça da bakalım" dediler, götürdüm. "ayaklanma kılavuzu" haziran 1987'de yayımlandı. ilk çevirimdi yayımlanan. o gün bugündür çeviriyorum.
yandaki fotoğraf ve aşağıdaki çeviri, o günlerin anısına gelsin öyleyse.
Ayaklanma ve
Protestolar için Kısa Fakat Yararlı Bir Kılavuz
Woody Allen
Bir devrimi
gerçekleştirebilmek için iki şeye gerek vardır: ayaklanmaya hedef olacak kişi
veya şeyler ve ortaya çıkıp da ayaklanmakla uğraşacak birisi. Genellikle
belirli bir giysi zorunluluğu yoktur, günlük giysilerle devrim yapılabilir. İki
taraf da yer ve zamanı seçmekte özgürdür, ancak taraflardan biri
kararlaştırılan saatte gelmezse devrim girişimi genellikle yatar. 1650’deki Çin
Devrimi sırasında taraflardan hiçbiri gelmediğinden, salon için yatırılan
depozit de boşa gitmişti.
Kendilerine
karşı ayaklanılan kişi veya partilere “baskıcılar” adı verilir; bunları
ayırdetmek oldukça kolaydır çünkü en büyük şamatayı bu “baskıcılar” yapar.
Genellikle takım elbise giyerler, geniş arazileri vardır ve gecenin bir yarısı
bangır bangır radyo dinlediklerinde kimse onlara kızmaz. Görevleri status quo’yu korumaktır; bu, herşeyin
olduğu gibi kaldığı bir durumdur ama bazen iki yılda bir badana yapmayı kabul
ettikleri olur.
“Baskıcılar”
otorite ve disiplini fazla arttırırlarsa ortaya “polis devleti” çıkar; burada
her türlü muhalefet yasaktır. Bunun yanı sıra kikirdemeye, papyon takmaya ve
belediye başkanını “şişko” diye çağırmaya da izin verilmez. Bireysel
özgürlükler büyük ölçüde kısıtlanmıştır, konuşma özgürlüğünün adı bile geçmez,
ancak playback yapılabilir. Hükümete
yönelik eleştiri yapmak, özellikle hükümet üyelerinin dans etmedeki
becerilerini eleştirmek yasaktır. Basın özgürlüğü de kısıtlanmıştır;
yönetimdeki parti haberleri “idare eder”, halkın yalnızca onaylanan politik görüşleri
ve kargaşa çıkarmayacak maç sonuçlarını öğrenmesine izin verilir.
Ayaklanma
çıkaran gruplara “ezilenler” adı verilir, genellikle sürüler halinde etrafta
dolaşıp başlarının ağrıdığından yakınırlar. (Burada şunu da belirtmek gerekir
ki, baskıcılar hiçbir zaman ayaklanıp ezilenler haline gelmeye kalkışmazlar,
çünkü bu iç çamaşırlarını değiştirmelerini gerektirir.)
Bazı Ünlü Devrimler
Fransız Devrimi: Köylülerin zor
kullanarak yönetimi ele geçirdiği ve hemen sarayın bütün kilitlerinin
değiştirildiği, böylece soyluların uzun bir süre yeniden saraya giremediği
devrim. Sarayı ele geçiren köylüler büyük bir parti verip karınlarını tıka basa
doyururdular. Soylular yeniden saraya girmeyi başardığındaysa etrafı temizlemek
zorunda bırakıldı – her yer yağ lekesi ve sigara yanığı içindeydi.
Rus Devrimi: Uzun süre kısık ateşte
pişen bu devrim, serfler, Çar ve tsar’ın aynı kişi olduğunu anlayınca patlak
verdi.
Gözardı
edilmemesi gereken bir nokta, devrim tamamlandıktan sonra “ezilenler”in birden “baskıcılar”
gibi davranmaya başladıklarıdır. Tabii bu durumda onlara telefonla ulaşmak
olanaksızlaşır; onun için siz en iyisi ayaklanma sırasında ödünç verdiğiniz
sigara ve çikletleri unutun.
Protesto Yöntemleri
Açlık Grevi: Haksızlığa uğrayan kişi ya
da kişiler, istekleri yerine getirilinceye kadar yemek yemezler. Sinsi
politikacılar, grevcilerin kolaylıkla uzanabileceği bir uzaklığa bisküi ya da
peynir koyma yoluna gitse de, kişinin nefsine hakim olması gerekir. Eğer
yönetimdeki parti, açlık grevi yapanlara birşeyler yedirebilmeyi başarırsa,
ayaklanma kolaylıkla bastırılır. Eğer hem yemek yemeyi hem de hesabı ödetmeyi
başarırlarsa kesin kazanmışlar demektir. Pakistan’da hükümet bir açlık grevini
kırmak için grevcilere gerçekten enfes dana cordon
bleu sunmuş, halk da bunu reddedememiştir; ancak böylesine kaliteli
yemeklere açlık grevi tarihinde pek sık rastlanmaz.
Açlık
grevinin en kötü yanlarından biri, insanın birkaç gün sonra epey acıkması ve
grevi kırmak için tutulan hoparlörlü araçların, “mmm, tavuk nefis olmuş...
şapırt – tam ağzıma layık... mmmmm... bezelyeler de harika” şeklinde yayın
yaparak grevcilerin önünden geçmesidir.
Açlık
grevinin, o kadar radikal olmayan politik görüşler için uyarlanmış hali, soğan
yememe eylemidir. Bu küçük eylem, doğru kullanıldığında hükümetleri büyük
ölçüde etkileyebilir. Mahatma Gandhi’nin salatasını karıştırmadan yemekte ısrar
etmesi karşısında bu utanç verici duruma daha fazla dayanamayan İngilizlerin
pek çok ödün verdiği hala hatırlardadır. Yiyecek dışında vazgeçilebilecek
şeyler: vist oynamak, gülümsemek, tek ayak üstünde turna taklidi yapmak.
Oturma Grevi: Belirlenen yere gidin ve
oturun, ama tamamen oturun yoksa yalnızca çömelmiş olursunuz ve eğer hükümet de
çömelmiş durumda değilse bunun hiçbir politik yararı olmaz. (Hükümetlerin çömelmeleri
pek az görülen bir durumdur, ama soğuk havalarda bazen büzüşerek otururlar.) Bu
grev türündeki püf noktası, istenen ödünler koparılana kadar kalkmamaktır, ama
açlık grevinde olduğu gibi hükümet, sinsice yolarla grevi kırmaya çalışacaktır.
“Evet beyler, herkes kalksın, kapatıyoruz,” ya da “Bir saniye kalkabilir miydiniz,
boyunuzun ne kadar uzun olduğunu görmek istiyorduk da,” diyebilirler.
Gösteri ve
Yürüyüşler: Bir gösterideki en önemli nokta, gösterinin görülür olmasıdır. “Gösteri”
terimi de zaten buradan kaynaklanmaktadır. Eğer bir kişi evinde kendi kendine
gösteri yapmaya kalkarsa, teknik açıdan bu bir gösteri değil, “salakça
davranmak” ya da “götlük etmek”tir.
Boston Çay
Partisi, gösterilere iyi bir örnek oluşturur: Kızılderili kılığına girmiş
kızgın Amerikalılar, İngiliz çayını denize döker. Sonra Amerikalı kılığındaki
Kızılderililer, İngilizleri denize döker. Bunun ardından, çay kılığına girmiş
İngilizler, birbirlerini denize döker. En sonunda da “Troya Kadınları”ndaki
kostümlere bürünmüş Alman tüccarlar, ortada belirli bir neden yokken suya
atlar.
Gösteri
yaparken, amacı belirten pankartlar taşımak her zaman yararlıdır.
Önerilebilecek bazı amaçlar: 1)Vergileri azaltın, 2)Vergileri arttırın,
3)Araplara sırıtmaktan vazgeçin.
Diğer Protesto Yöntemleri
Vilayet
Binası’nın önünde durup, isteklerinizi kabul ettirinceye kadar “muhallebi” sözcüğünü
yinelemek.
Alışveriş
merkezine bir koyun sürüsüyle dalıp trafiği altüst etmek.
Yönetim
üyelerine telefon edip “Bess, You is My Woman Now” adlı şarkıyı söylemek.
Polis
üniforması giyip sokaklarda sekerek dolaşmak.
Enginar
numarası yapıp sokaktan geçenlere yumruk atmak.