7.10.11

nasıl çevirmen oldum

bundan yirmi beş yıl önceydi. lise kütüphanesinde woody allen'ın üç kitabını bulmuş, üçünü de birkaç kez, altıma işeyerek okumuş, günlük konuşmalarımda woody allen gibi espri yapmaya çalışmaya sardırmış durumdaydım. sonra bu komiklikleri memleketim insanıyla paylaşmak zorunda olduğuma kanaat getirdim, fakat allen'ın çevrilemez olduğundan da hiçbir şüphem yoktu. yine de kasvetli bir sonbahar akşamı, küçük daktilomu çıkardım, without feathers'ı masaya koydum ve başladım denemeye. tabii o zamanlar internet, google vs yoktu, "oldsmobile" ya da "white westinghouse" nedir diye lisedeki sevgili ingilizce öğretmenim john heaney'nin başını ağrıtıyordum. 1987'de gergedan ilk öykümü yayımlamaya karar verdiğinde, dergi yönetimine bu çeviriden de söz ettim, "getir bir iki parça da bakalım" dediler, götürdüm. "ayaklanma kılavuzu" haziran 1987'de yayımlandı. ilk çevirimdi yayımlanan. o gün bugündür çeviriyorum.

yandaki fotoğraf ve aşağıdaki çeviri, o günlerin anısına gelsin öyleyse.



Ayaklanma ve Protestolar için Kısa Fakat Yararlı Bir Kılavuz
Woody Allen

Bir devrimi gerçekleştirebilmek için iki şeye gerek vardır: ayaklanmaya hedef olacak kişi veya şeyler ve ortaya çıkıp da ayaklanmakla uğraşacak birisi. Genellikle belirli bir giysi zorunluluğu yoktur, günlük giysilerle devrim yapılabilir. İki taraf da yer ve zamanı seçmekte özgürdür, ancak taraflardan biri kararlaştırılan saatte gelmezse devrim girişimi genellikle yatar. 1650’deki Çin Devrimi sırasında taraflardan hiçbiri gelmediğinden, salon için yatırılan depozit de boşa gitmişti.
Kendilerine karşı ayaklanılan kişi veya partilere “baskıcılar” adı verilir; bunları ayırdetmek oldukça kolaydır çünkü en büyük şamatayı bu “baskıcılar” yapar. Genellikle takım elbise giyerler, geniş arazileri vardır ve gecenin bir yarısı bangır bangır radyo dinlediklerinde kimse onlara kızmaz. Görevleri status quo’yu korumaktır; bu, herşeyin olduğu gibi kaldığı bir durumdur ama bazen iki yılda bir badana yapmayı kabul ettikleri olur.
“Baskıcılar” otorite ve disiplini fazla arttırırlarsa ortaya “polis devleti” çıkar; burada her türlü muhalefet yasaktır. Bunun yanı sıra kikirdemeye, papyon takmaya ve belediye başkanını “şişko” diye çağırmaya da izin verilmez. Bireysel özgürlükler büyük ölçüde kısıtlanmıştır, konuşma özgürlüğünün adı bile geçmez, ancak playback yapılabilir. Hükümete yönelik eleştiri yapmak, özellikle hükümet üyelerinin dans etmedeki becerilerini eleştirmek yasaktır. Basın özgürlüğü de kısıtlanmıştır; yönetimdeki parti haberleri “idare eder”, halkın yalnızca onaylanan politik görüşleri ve kargaşa çıkarmayacak maç sonuçlarını öğrenmesine izin verilir.
Ayaklanma çıkaran gruplara “ezilenler” adı verilir, genellikle sürüler halinde etrafta dolaşıp başlarının ağrıdığından yakınırlar. (Burada şunu da belirtmek gerekir ki, baskıcılar hiçbir zaman ayaklanıp ezilenler haline gelmeye kalkışmazlar, çünkü bu iç çamaşırlarını değiştirmelerini gerektirir.)

Bazı Ünlü Devrimler
Fransız Devrimi: Köylülerin zor kullanarak yönetimi ele geçirdiği ve hemen sarayın bütün kilitlerinin değiştirildiği, böylece soyluların uzun bir süre yeniden saraya giremediği devrim. Sarayı ele geçiren köylüler büyük bir parti verip karınlarını tıka basa doyururdular. Soylular yeniden saraya girmeyi başardığındaysa etrafı temizlemek zorunda bırakıldı – her yer yağ lekesi ve sigara yanığı içindeydi.
Rus Devrimi: Uzun süre kısık ateşte pişen bu devrim, serfler, Çar ve tsar’ın aynı kişi olduğunu anlayınca patlak verdi.
Gözardı edilmemesi gereken bir nokta, devrim tamamlandıktan sonra “ezilenler”in birden “baskıcılar” gibi davranmaya başladıklarıdır. Tabii bu durumda onlara telefonla ulaşmak olanaksızlaşır; onun için siz en iyisi ayaklanma sırasında ödünç verdiğiniz sigara ve çikletleri unutun.

Protesto Yöntemleri
Açlık Grevi: Haksızlığa uğrayan kişi ya da kişiler, istekleri yerine getirilinceye kadar yemek yemezler. Sinsi politikacılar, grevcilerin kolaylıkla uzanabileceği bir uzaklığa bisküi ya da peynir koyma yoluna gitse de, kişinin nefsine hakim olması gerekir. Eğer yönetimdeki parti, açlık grevi yapanlara birşeyler yedirebilmeyi başarırsa, ayaklanma kolaylıkla bastırılır. Eğer hem yemek yemeyi hem de hesabı ödetmeyi başarırlarsa kesin kazanmışlar demektir. Pakistan’da hükümet bir açlık grevini kırmak için grevcilere gerçekten enfes dana cordon bleu sunmuş, halk da bunu reddedememiştir; ancak böylesine kaliteli yemeklere açlık grevi tarihinde pek sık rastlanmaz.
Açlık grevinin en kötü yanlarından biri, insanın birkaç gün sonra epey acıkması ve grevi kırmak için tutulan hoparlörlü araçların, “mmm, tavuk nefis olmuş... şapırt – tam ağzıma layık... mmmmm... bezelyeler de harika” şeklinde yayın yaparak grevcilerin önünden geçmesidir.
Açlık grevinin, o kadar radikal olmayan politik görüşler için uyarlanmış hali, soğan yememe eylemidir. Bu küçük eylem, doğru kullanıldığında hükümetleri büyük ölçüde etkileyebilir. Mahatma Gandhi’nin salatasını karıştırmadan yemekte ısrar etmesi karşısında bu utanç verici duruma daha fazla dayanamayan İngilizlerin pek çok ödün verdiği hala hatırlardadır. Yiyecek dışında vazgeçilebilecek şeyler: vist oynamak, gülümsemek, tek ayak üstünde turna taklidi yapmak.
Oturma Grevi: Belirlenen yere gidin ve oturun, ama tamamen oturun yoksa yalnızca çömelmiş olursunuz ve eğer hükümet de çömelmiş durumda değilse bunun hiçbir politik yararı olmaz. (Hükümetlerin çömelmeleri pek az görülen bir durumdur, ama soğuk havalarda bazen büzüşerek otururlar.) Bu grev türündeki püf noktası, istenen ödünler koparılana kadar kalkmamaktır, ama açlık grevinde olduğu gibi hükümet, sinsice yolarla grevi kırmaya çalışacaktır. “Evet beyler, herkes kalksın, kapatıyoruz,” ya da “Bir saniye kalkabilir miydiniz, boyunuzun ne kadar uzun olduğunu görmek istiyorduk da,” diyebilirler.
Gösteri ve Yürüyüşler: Bir gösterideki en önemli nokta, gösterinin görülür olmasıdır. “Gösteri” terimi de zaten buradan kaynaklanmaktadır. Eğer bir kişi evinde kendi kendine gösteri yapmaya kalkarsa, teknik açıdan bu bir gösteri değil, “salakça davranmak” ya da “götlük etmek”tir.
Boston Çay Partisi, gösterilere iyi bir örnek oluşturur: Kızılderili kılığına girmiş kızgın Amerikalılar, İngiliz çayını denize döker. Sonra Amerikalı kılığındaki Kızılderililer, İngilizleri denize döker. Bunun ardından, çay kılığına girmiş İngilizler, birbirlerini denize döker. En sonunda da “Troya Kadınları”ndaki kostümlere bürünmüş Alman tüccarlar, ortada belirli bir neden yokken suya atlar.
Gösteri yaparken, amacı belirten pankartlar taşımak her zaman yararlıdır. Önerilebilecek bazı amaçlar: 1)Vergileri azaltın, 2)Vergileri arttırın, 3)Araplara sırıtmaktan vazgeçin.

Diğer Protesto Yöntemleri
Vilayet Binası’nın önünde durup, isteklerinizi kabul ettirinceye kadar “muhallebi” sözcüğünü yinelemek.
Alışveriş merkezine bir koyun sürüsüyle dalıp trafiği altüst etmek.
Yönetim üyelerine telefon edip “Bess, You is My Woman Now” adlı şarkıyı söylemek.
Polis üniforması giyip sokaklarda sekerek dolaşmak.
Enginar numarası yapıp sokaktan geçenlere yumruk atmak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

adınızın görünmesini istiyorsanız ama google hesabınız yoksa lütfen yorumunuzun sonuna adınızı ekleyin.