yunanistan'la yatıp yunanistan'la kalkıyor dünya son günlerde. borcunu ödeyemediği için önce gelirlerine, sonra gelir kaynaklarına, ardından kısmen yönetimine el konulma süreci, bana osmanlı'nın düyunu umumiye macerasını hatırlatıyor, herhalde pek çoklarına hatırlattığı gibi.
1854 kırım savaşı nedeniyle ilk ciddi dış borçlanmaya giden osmanlı, galata bankerleri aracılığıyla kısa vadeli iç borçlanmaya (ama aslında bir tür dış borçlanmaya) da yönelmiş, fakat sonunda borçlarını çeviremez hale gelmişti. bu nedenle 1879'da rüsumu sitte idaresi kurulmuş ve iç borçların ayni ödemelerle çevrilmesi yoluna gidilmiş, başta fransa ve ingiltere olmak üzere uluslararası kredi kaynakları bunun eşitsizlik yarattığından şikayet edince de 1881'de düyunu umumiye meclisi kurulmuştu. bu dönemde osmanlı'nın borçlarının yaklaşık yarısı silinmiş, kalanların vadesi uzatılmıştı. bu tarihte düyunu umumiye'nin devlet gelirleri içinde el koyduğu pay %17'ydi; 1912'ye gelindiğinde bu pay neredeyse iki katına çıkmıştı. 1882-1913 arasında yapılan borç ödemesi, hazine gelirinin iki katı düzeyindeydi. düyunu umumiye 5000 kişilik bir kadroya sahipti. başlangıçta tuz, ispirto, balık, ipek gibi ürünlere konan vergi gelirlerini devralan kurum, daha sonra bizzat üretime yöneldi, çeşitli işletmeleri yönetir oldu, toprak kirası almaya başladı. yabancılara yaptırılan demiryolları için verilen kilometre garantisini karşılayan aşar vergisinin toplanması hakkı da düyunu umumiye'ye bırakıldı ve hasılattan %5 pay alması kararlaştırıldı.
lozan antlaşması'yla düyunu umumiye kaldırıldıysa da borçlar yeni devlet tarafından devralındı. 1928'den itibaren yeniden (ve indirimli olarak) borç ödemesi yapılması karara bağlandı, ancak 1929 krizi bunu neredeyse imkansız kıldı. 1933'te borç tutarı yeniden azaltıldı, taksit süresi yeniden uzatıldı. söz konusu borçlar ancak 1954 yılında, türk lirasının değerlenmesiyle tamamen ödenebildi.
bu büyük borçluluk durumu nasıl ortaya çıkmıştı? ingiltere ve fransa, osmanlı tahvillerinin alınması yolunda mali çevreleri desteklemiş, uygulanacağı sözü verilen reformların kısa sürede etkisini göstererek osmanlı'nın mali durumunu düzelteceği beklentisini yaratmıştı. ancak bu borçların faiz yükü ve komisyon giderleri çok yüksekti. alınan borçlar da ancak kısmen yatırımlara aktarılmış, büyük oranda bütçe açığı, savaş giderleri ve borç faizleri gibi kalemlere harcanmıştı.
sonuçta ülkenin bütçesinin nasıl kullanılacağı hakkındaki kararların önemli bir bölümünün egemen devlet tarafından değil, alacaklılar tarafından verildiği bir düzenden söz ediyoruz. bu borcun çevrilebilmesini mümkün kılan en önemli etmenlerden biri, borç silinmesi ve yeniden yapılandırılmasıysa (ki türkiye bunu tekrar tekrar yaptı), bir diğeri de alacaklıların ülke içindeki karar mekanizmalarına hakimiyetinin kırılması ve devlet egemenliğinin mali alanda yeniden kurulmasıydı. ama bunu yapabilmek için bir devletin yıkılmasına göz yummak, tüm alacaklılarla fiziksel olarak savaşmak, yeni bir devlet kurmak ve doğru zaman gelene kadar oyalamasını bilmek gerekti. bu koşulların ne kadarının yunanistan için geçerli olduğu ve olacağı tartışılır, ama her halükarda ilginç bir perspektif sunduğu bir gerçek.
meraklısı için:
stefanos yerasimos; azgelişmişlik sürecinde türkiye, 2001.
emine kıray; osmanlı'da ekonomik yapı ve dış borçlar, 1995.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
adınızın görünmesini istiyorsanız ama google hesabınız yoksa lütfen yorumunuzun sonuna adınızı ekleyin.