7 için, 7 bölümlük bir dizi çalışması.
Sunuş
7, Kronk adında tuhaf ama
uluslararası çapta güçlü bir yeraltı dininin uzun zamandır beklenen ikinci
peygamberinin beklenmedik biçimde ortaya çıkışını, istemeden yükselişini ve
tatsız çöküşünü anlatan, 1990’lar tarzında çekilmiş bir sözde-belgeseldir. Bu
hikâyeye paralel olarak, bir aşk ilişkisinin kötüye gidişi de konu edilir.
7, aynı zamanda tutkulu ama
kitaplara gömülmüş bir sevgilinin, yoluna çıkan herkese meydan okuyup onları
alt eden pervasız bir güç avcısına dönüşen bir kadının hikâyesi olarak da
görülebilir.
7, aynı zamanda kendi yarattığı
karakterlerin işlerine önce temsilcisini onların arasına yerleştirerek, o işe
yaramayınca da doğrudan müdahale ederek burnunu sokan ama böylelikle daha da
büyük bir başarısızlığa sürüklenen bir yazarın da hikâyesidir.
Notlar
1, 2 ve 3. bölümler görüntü
yönetimi açısından aydınlık, renkli, ferah, neşeli; 4 ve 5’te renkler
silikleşiyor, ışık loşlaşıyor; 6 ve 7’de karanlık ve kasvet çöküyor.
7 Hakan-Yağmur ilişkisini aşk,
seks ve güç eksenlerinde ele alıyor, her eksenin kendine göre bir gelişim
eğrisi var ve kademe kademe gidiyorlar. Güç ekseninde dengeler bozulunca (Hakan
İkinci olmayı reddedince ve Yağmur nihayet Hakan’ın karşısında yer almak ve onu
ezmek zorunda kalınca) diğer iki eksen de çöküyor ama farklı biçimlerde.
Örneğin Hakan Yağmur’a sonuna kadar aşık oysa Yağmur değil, en sonunda hala bir
biçimde seviyor ama öldürmeyecek kadar değil. Kürtajdan sonra seks bozuluyor,
dolmuş tecavüzünde karanlık ve dramatik bir deneyime dönüşüyor, son sahnede
neredeyse hastalıklı bir tutkuyla geri dönüyor.
7’nin ayırt edici
özelliklerinden biri, yazarın da kurgunun bir parçası olması. Dolayısıyla bir
paradoks üstüne kurulu: bir yandan her şeyin nasıl olacağı, sonun ne olacağı en
baştan belli (çünkü yazar bunları yazmış) ama aynı zamanda son dakikaya kadar
her şeyin değişmesi mümkün (çünkü yazar karakterlerin taleplerine açık).
Son bölümün sonuna kadar gizli
kalacak bir nokta: Hakan’ın arkadaşı olan ve dizide izlediğimiz Cem, Kronk’un
önderi olan Birinci, ancak 7’nin yazarı Cem Akaş değil (ona benzese de). Son bölümün sonunda Cem
Akaş’la (gerçek Cem Akaş değil Cem Akaş’ı canlandıracak başka bir karakterle)
yapılan röportajda bu ortaya çıkacak. O noktaya kadar Yağmur önce Cem’in Birinci
olduğunu çözecek, fakat sonra onun aynı zamanda Yazar Cem olduğu sonucuna
varacak, oysa değil.
Her bölümde “Zaman
Zıplamaları” (ZZ) var, Hakan’ı (ve diğer karakterleri) başka yer ve zamanlarda
gösteren kısa parçalar bunlar. Yazar Cem’in Hakan için düşündüğü alternatif
kurgular, eskizler olarak düşünebiliriz. Yazarın kurgudaki varlığını ve her
şeyin yazılı olduğu halde değişebilir olduğunu vurgulamak için gerekli. Bunlar
için ayırt edici bir görsel stil lazım, ana anlatıdan ayrıldığımızı gösterecek.
Kitapta Hakan’ın gördüğü 7
rüya anlatılıyor. Bunlar zaman içinde geriye gidiyor; 7. rüya Hakan’ın rahme
düştüğü anın rüyası. Hakan için bu rüyalar birer işaret, sonuna geldiğinde her
şeyin yoluna gireceğini düşünüyor, yedi rüya göreceğini de hissediyor. Ancak
son rüya beklediği gibi çıkmıyor. Ama gerçekten de sonuna geldiğinde her şey
çözümleniyor, onun umduğu gibi çözümlenmese de. Bu rüyalar için de görsel bir
dil oluşturulmalı.
İnce Bilekliler, Yazar Cem’in
kurguya doğrudan müdahale edebilmek için kullandığı aracılar. Birbirlerine
benzeseler iyi olur görünüm giyim vs. olarak. Mor tulumları olabilir belki.
7’nin montajının ayırt edici
bir yanı var – sahnelerin “lead-up”ı yok, pat diye başlıyor, pat diye de
bitiyor, geçiş diye bir şey yok. Buna dikkat etmek lazım.
7 bir sözde-belgesel. Alışıldık
belgesellerden farklı olarak hikayesi anlatılan kişilerin duygu dünyalarına da
çok ilgi gösteren bir sunucusu var. Dispatches from Elsewhere’deki gibi değil gerçekten dışarıdan olayların
gelişimini sunuyor. Ben bunu Ursula K. LeGuin’e benzeyen bir kadın olarak hayal
ettim ama başka bir kadın tipi de olabilir tabii. Sunucu başlangıçta nesnel bir
ton tutturmuşken sonlara doğru Hakan’a acımaya başlıyor ama yine de Yağmur’a ve
yükselişine hayranlığını gizlemiyor.
Belgesel olarak 7 dünyanın gerçekliğine de
bağlanıyor. Dünya liderlerinin Kronk selamı verirkenki görüntüleri, dünyanın
çeşitli yerlerindeki 7 görüntüleri, mor vs. karşımıza çıkmalı.
7 tam olarak 1989 sonbaharında
başlayıp 1990 yazında bitiyor. Bu dönemde Turgut Özal cumhurbaşkanı, Yıldırım
Akbulut başbakan, Almanya’da Helmut Kohl, Amerika’da baba Bush, İngiltere’de
Margaret Thatcher var. Nurettin Sözen İstanbul’un belediye başkanı. Beckett
ölüyor (22 Aralık 1989). Berlin Duvarı’nın yıkılışı (13 Haziran 1990 ve
sonrası). 1990’da önemli olaylar: terör cinayetleri – Muammer Aksoy ve Çetin
Emeç. Kara
Kitap çıktı.
Mandela serbest kaldı. Dizi boyunca bunlara gönderme yapılabilir.
Kitapta Hakan 27, Yağmur 28
yaşında. Dizide Yağmur 35 olabilir.
Hakan, rol yaptığını bilen bir
karakter – Yazar Cem’in son bölümün sonunda açıklayacağı gibi, ona verilmiş bir
söz sonucu bu rolü almış. Bunu arada ufak mimiklerle gösterebilir – doğrudan
kameraya mimik yapmak (“Crashing”) gibi değil de kendi kendine. Mesela
Yağmur’la dükkanda ilk karşılaştığında “Hmm, güzel kız vermişler aferin” demek
gibi. Bu da yine kurgunun, kurgu olduğu bilgisini içermesi açısından önemli.
7 Hakan’ın hikayesi olarak
başlayıp Yağmur’un hikayesi olarak bitiyor. Hakan zıpkın gibi başlayıp silik
bir karakter olarak ömrünü sonlandırırken, Yağmur’un şahinleşmesini, hedefe
kitlenişini, sürekli yüz değiştirmesini ibretle izliyoruz; o kadar ki sonunda
yazarına bile meydan okuyor (ve kazanıyor).
Kronk kitabından alınmış ve
Kronk’un doğrudan peygamberiyle konuştuğu bölümleri canlandırmak mümkün
olabilir – boş bir sinema salonunda perdede akan dünya hali görüntülerini
izleyen, karanlıkta oturan, bizim arkadan karaltı olarak gördüğümüz iki adam
konuşuyor.
Sinopsiste parantez içi
sayılar, kitaptaki bölüm numaralarına işaret ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
adınızın görünmesini istiyorsanız ama google hesabınız yoksa lütfen yorumunuzun sonuna adınızı ekleyin.