1. Çıngırak sesi eşliğinde açılan kapıdan, ürkek bakışlı, yağmurdan sırılsıklam olmuş birisi giriyor kitapçıya. Beyaz saçlı, gözlüklü, titrek, ihtiyar kitapçı ona doğru geliyor, soran bakışlarla süzüyor: bir okur bu ve sizi arıyor. Siz hangi kitapsınız?
a) “Escher’in yağlıboya tablolarının röprodüksiyonlarını içeren bir kitap arıyorum, size yolladılar.”
b) “Moğolların Gizli Tarihi”nin 1848 tarihli manüskrisinin tıpkıbasımını arıyordum da.”
c) “‘Musluk Tamir Kılavuzu’ bulunur mu?”
d) Sonu intiharla biten, Honolulu’da bir bungalovda geçen neşeli bir aşk romanı var mı sizde?”
2. Sizi nerede okumak en doğrusu olurdu?
a) Otobüste. Nasıl olduysa yer bulunmuş olsun ve alışverişten dönmekte olan 63 yaşındaki teyzenin canhıraş bakışlarından kılpayı kaçarak, sıcağa ve sarsıntılara da aldırmayarak, bu yolculuk kitap sayesinde olabildiğince zevkli kılınsın.
b) Masa başında. Işık soldan ve önden gelecek. Kitapla gözler arasında 30 cm. mesafe kalacak şekilde ayarlanmış, tercihan tahta bir iskemleye oturarak. Sessizlik içinde.
c) Tuvalette. Rahat rahat ve rahatlayarak.
d) Yatakta. Dışarıda kar yağsın, yorganın altında büzüşülsün; komodinden gelecek yumuşak ışık, harflerin gölge bırakmasını mümkün kılsın.
3. Bir Beyaz Dizi kitabısınız, şöyle 160 sayfa, ful-aksesuar: boşandığı kocasından kendisine kalan malikâneyi yeniden dekore etmek için Honolulu’ya uçan Laetitia, Yves Saint-Laurent marka eşarbını unuttuğundan uçağa koşarak geri döner ve yakışıklı ve olgun pilot Olgar’la, tam anlamıyla burun buruna gelir. Olgar nazik ve büyüleyici bir gülümsemeyle eşarbı bir kez kokladıktan sonra Laetitia’ya uzatır – adamın güzelim parmaklarına dokunan genç kadının tüm bedenini kateden elektrik akımı, güzel şeylerin yaşanacağının habercisidir. Peki, Laetitia’yla Olgar kaçıncı sayfada ve nasıl sevişir?
a) 14. sayfada - Olgar’ın Honolulu’daki küçük dairesine kahve içmeye giden Laetitia, çıkarken yine unuttuğu eşarbı almak için geri dönünce, Freud’un “Günlük Yaşamın Psikopatolojisi”ni yeni okumuş olan ve kadının kendisine bir mesaj vermeye çalıştığını anlayan Olgar, “Yer mi ulan Anadolu çocuğu” diyerek Laetitia’yı içeri çeker ve bir sonraki uçuşuna geç kalmayacak şekilde muradına erer.
b) 21, 38, 67, 90, 125, 131 ve 143-150 arası. 150. sayfanın sonunda taraflar Beyaz Diziye yanlışlıkla geldiklerini anlar ve Limbo Yayınlarına doğru ilerler.
c) Tabii ki 147. sayfada – bütün Beyaz Dizilerde böyle olur ve herhalde bir bildikleri vardır.
d) Sevişmezler, çünkü Laetitia her ne kadar boşanmışsa da, Honolulu’daki malikâneye girince anıları depreşir, kocasını ne kadar çok sevdiğini anlar, aslında çözülebilecek sorunlar yüzünden ayrıldıklarına karar verir ve ilk uçakla ülkesine dönmek için sabırsızlanır; Olgar da zaten evlenmediği kadınlarla yatmamak gibi prensiplere sahiptir, ayrıca Laetitia’nın eski kocasına duyduğu sevgi onu derinden etkilemiştir; forsunu kullanarak ek bir sefer konmasını sağlar ve onu bizzat kendisi geri uçurur. Laetitia’yla eski kocası yeniden evlenir, bir oğulları olur ve ona Olgar Amcanın adını verirler.
4. İçerik biçimde saklıdır – hangi “font”la dizilirdiniz?
a) Yıllardır tatmadığı bir heyecan ve huzur duyuyordu içinde.
b) Yıllardır tatmadığı bir heyecan ve huzur duyuyordu içinde.
5. Hangi müzik eşliğinde okunmak isterdiniz?
a) Chick Corea
b) Metallica
c) Duo Contemporain’den, “Diason” (Eugen Wendel) yorumu
d) Sibelius’un “Valse Triste”i
6. Aşağıdakilerden hangisi, sizin kitabınızda olabilecek türden?
a) Kollarında gevşeyip uyuyakalmış adamın saçlarını dalgın dalgın okşarken, bir sevişmenin daha sonra ermesiyle birlikte, içindeki boşluğun artık dayanılmaz ve üstü kapatılamaz bir hale ulaştığını, sessiz bir ünlemle kabullendi. Uzun bir süredir, neden birileriyle birlikte olduğunu, seviştiğini, yaşadığını bilememenin, yine de sürdürmenin ikiyüzlülüğüyle yüzleşmekten başarıyla kaçınıyordu, ama artık kendisi kendisine isyan ediyor ve güzel kokulu erkeklerden de, pislerinden de, sevecen ya da hoyrat erkeklerden de, eğlenceli ya da iç daraltıcı erkeklerden de sıtkının sıyrıldığını yadsınamaz bir şekilde açığa vuruyordu. Parmaklarının okşadığı saçlara kaydı gözleri; parmaklar –tümüyle istenci dışında– bu saçları sıkıca kavradı; elinin, ani ve tümüyle beklenmedik bir devinimiyle, koparırcasına çekti onları.
b) Uzun kargaların dillerine güneş yağı sürmeye geldim açın kapıları açın dedim bozalar ekşidi yine ağlatmayın annemi demiştim size ama ağlattınız hiç aydınlanmayacak karabasanların içinde kuyruğumu kovalayarak ilerlerken karasabanla deştiniz beni öcü’mün öcünü alacağım bekleyin.
c) İncinme, bir eklemi destekleyen ve onun hareketlerini sınırlayan bağların yırtılmasıdır. Ya bu bağların aşırı gerilmesi, ya da burulma tarzı bir hareket yapmak durumunda kalınması sonucu meydana gelir. Yırtılma sonucu eklemde kanama meydana gelir ve şişliğe, ağrıya ve çürüğe neden olur.
d) Karanlık ve fırtınalı bir geceydi. Ağaçlar uğulduyor, gökgürültüsü ortalığı kasıp kavuruyordu. Tülin, bir süre pencereden dışarı baktı – şehrin boş sokakları ürküttü onu, “Ne zaman gelecek bu elektrikler,” diye söylendi. Elinde mumla mutfağa gitti sonra, ocağa kahve suyu koydu ve masaya oturup Selim’den gelen mektubu yeniden okumaya başladı. Yavaş yavaş bir gülümseme yayıldı yüzüne – sıradan olayları anlatan bu mektubun onu böylesine mutlu ve hoşnut kılabilmesine her seferinde şaşırıyordu.
7. Bu soruda kitap değilsiniz, siz sizsiniz ve durup düşünüyorsunuz: kitap hediye etmeniz gerekse –mesela– hangi durumda, hangi kitabı hediye ederdiniz?
a) İlk kürtajını başarı ve soğukkanlılıkla atlatmış arkadaşınıza, Hamdi Koç’un Çocuk Ölümü Şarkıları‘nı.
b) Ortaköy’de otururken gördüğünüz, iki masa ötede arkadaşlarıyla oturan ama muhabbete pek katılmayan, dünya tatlısı bir insan olduğuna emin olduğunuz ve kesmeye çalıştığınız hatun ya da er kişiye, Steve Runciman’ın Haçlı Seferleri Tarihi’nin ikinci cildini.
c) Parasını bozmadığı için dolmuş şoförünü, başına vites koluyla vurmak suretiyle öldüren, 46 yıla mahkûm olan ama genel aftan yararlanıp çıkan komşunuza, kapınızı çalıp içeriye kaçamak bakışlar attığında, Oruç Aruoba’nın Yürüme’sini.
d) Kendine yeni bir sevgili bulan ve çok mutlu gözüken, bunu da sizden gizlemeyen eski sevgilinize, Vedat Türkali’nin Bir Gün Tek Başına’sını.
8. Başucu kitabınız niye başucunuzda duruyor?
a) Su bardağına toz girmesin diye, bardağın üstünü kapatmak amacıyla.
b) Kötü bir rüya görüp uyandığınızda, nerenizin baş, nerenizin ayak olduğunu daha hızlı anımsayabilmek için.
c) Gece sinek öldürmek için. Yastığa başımızı koyuyoruz herhalde.
d) Tek kişilik bir yatakta tek başınıza yattığınızı hatırladığınızda kafanıza vurmak için.
9. “Kitabına uydurmak” deyimi size aşağıdakilerden hangisini çağrıştırıyor?
a) Honolulu’da bir geneleve giren adam, yatağa girmeden önce kendi kendisine John Taylor’ın Kara Delik adlı kitabının Giriş bölümünü okur.
b) Aynı adam, birlikte olmaya karar verdiği kadının kendisine sperm öldürücülü bir prezervatif uzattığını görünce, ağlamaklı bir sesle, Selim İleri’nin Dostlukların Son Günü’nden bir bölüm okur, yine kendi kendisine.
c) Prezervatifi tersten takmaya çalıştığını ve bu yüzden kan ter içinde kaldığını yaklaşık beş dakika sonra, kadın bir sonraki müşteriyi de yolladığında farkeden adam, Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı’sını kadına hediye eder ve gider. Kadının Türkçe bilmemesinin önemi yoktur, önemli olan jesttir.
d) Azmin elinden hiçbir şey kurtulamayacağı için adam sonunda “başarıya ulaşır”, ancak yurda döndükten bir yıl sonra, AİDS’e yakalandığı anlaşılır. Karısına Kürşat Başar’ın Sen Olsaydın Yapmazdın, Biliyorum’unu verir, ama karısı ona çoktan Tahsin Yücel’in Peygamberin Son Beş Günü’nü ve Boris Vian’ın Mezarlarınıza Tüküreceğim’ini vermiştir bile.
10. Yaşamınızı hangi kitabın içinde geçirmek isterdiniz?
a) Italo Calvino, Bir Kış Gecesi...
b) Afşar Timuçin, Neden Bazı Akşamlar
c) İspanyolca Fiil Çekimleri
d) Gustave Flaubert, Madame Bovary
Kitap Test-isi Değerlendirmesi:
en çok (a) işaretleyenler: Canınızın sıkkın olduğu her halinizden belli. Şu aralar romantikliğin doruğunda olduğunuzu söylemek biraz güç açıkçası. Yoğun bir ilişkiyi yeni bitirmiş olabilirsiniz. Canınız artık bu tür şeylerle uğraşmak istemiyor olabilir. Uzun zamandır gönlünüze göre birini bulamamış olabilirsiniz. Ancak bütün bu ahval ve şeraite rağmen siz aslında potansiyel bir romantiksiniz ve köşede bir yerde bir parça umut besliyorsunuz hala, ki bu da iyi birşey. Öldürmeyen Allah öldürmüyor. Kafanızı bu kadar da takmayın canım.
en çok (b) işaretleyenler: Gerçekçi bir insansınız, o yüzden lafı evirip çevirmeden söyleyeceğimizi söyleyelim: o güzel filmleri siz de herkes gibi izlediniz ve hislendiniz, sevgilinizle mum ışığında yemek yiyorsanız nasır yakılarını karşılaştırmalı olarak incelemenin gereği olmadığını elbette biliyorsunuz ve arada sırada ona, kullanışlı bir hediye yerine çiçek filan vermenin yararına inanıyorsunuz. Ama bazen de bu işin fazla abartıldığını herkesin kendine göre bir romantikliği olduğunu ve biraz da işimize bakmamız gerektiğini düşünüyorsunuz. Romantiklik eğlenceyi içermeli sizce, sulusepkenliği değil.
en çok (c) işaretleyenler: Yemezler güzelim. Anladık canın sıkılıyor, biraz dalga geçmek istiyorsun ama bu namuslu ve iyi niyetli bir test. Öyle gidip en kılçık seçenekleri işaretleyince boyun mu uzuyor? Madem teste inanmıyorsun, yapma kardeşim. Seninle mi uğraşacağız akşam akşam?
en çok (d) işaretleyenler: Caanıım. Beyaz Dizi hakkında söylenenler sizi üzdüyse binbir özür. Tabii, onlar da iyi kitap aslında. Gerçek sevgi ve duyguya susamış o kadar çok insan var ki bu dünyada, o kadar çok yalnızlık ve duyarsızlık var ki, bilmez olur muyuz. Hay Allah. Ama bakın herkes sizin gibi saf ve dürüst olamıyor ve sırf romantik gözükebilmek için banko (d) şıkkını işaretleyebiliyorlar. Salı günleri iş saatlerinde ararsanız dertleşiriz dilerseniz. Hadi ama, biraz gülümseyin artık.
1. b
YanıtlaSil2. b
3. a
4. d
5. e yok mu?
6. b
7. b
8. b
9. d
10. c