ama şapka devrimine davet. şöyle ki:
türkçe yazımda "şapka" kullanmakta direnenler olduğunu ilenerek görüyorum. buradaki "ilke"yi, daha doğrusu önermeyi ortaya koyalım önce: "türkçe okunduğu gibi yazılan bir dildir." dolayısıyla türkçe yazım, okunuşla ilgili tüm bilgiyi eksiksiz içermek durumundadır. pratikte bu, yumuşatılarak ve uzatılarak okunan sesli harfler için bir işaret gerekliliği doğurmuş, bu işaret de meşhur "şapka" olmuştur*. (ayrıca burada teknik olarak bir hata da vardır: türkçede yumuşatılan sesli harf yoktur, "lakin" ve kağıt" gibi sözcüklerde "yumuşatılanlar", k ve l harfleridir, çünkü türkçede iki k ve iki l vardır. inanmayanlar "akik" ve "akık"taki k'leri karşılaştırabilir, "olağanüstü hal"deki ikinci l'ye bakabilir.) ilke olarak bunu kabul ettiğimizi varsayalım. bu durumda aşağıdaki yazım biçimleri doğru ve geçerli olmak zorundadır:
lâtin
lâdin
izolâsyon
korelâsyon
ukalâ
lâle
lâme
lâf
klâsik
lâstik
plâstik
silâh
lâga lûga
lâmba
işgâl etmek
tâdilât
adâlet
ifâde
tâtil
zamânında
karârımız
hâtırâlar
defâ
fâiz
zâten
gâzi
bâzı
imzâ
iddiâ
hayâlet
hâyır
âdî
vâli
sâde
yâni
istifâ
hazîran
nîsan
kânun (ama yumuşak değil, uzun!)
mutlakâ (keza)
kazâ
mûsevî
türkiye'nin rûhu
îtirâz
hükûmet
vs vs.
bugün bunların hiçbirini şapkalı yazmıyoruz, demek ki şapka devrimi ufak ufak kanımıza girmeye başlamış, ama yazmamız gerekirdi. tutarlı olmaya kalkıştığımızda, yazımız bir kastamonu mitingi kadar şapkalı hale gelecektir efendiler! burada bazı uyanıklar, batı dillerinden gelen sözcüklerin şapkadan muaf tutulması gerektiğini öne sürerek, durumu hiç değilse biraz kurtarmaya çalışır, bazıları da uzatmalara değil, yalnızca yumuşatmalara şapka konmasının, hatta yalnızca yumuşak a'lara konmasının yeterli olacağını ileri sürer. ikisi de geçersiz çabalardır, çünkü ikisinin de temel "ilke"yle, yani okunduğu gibi yazılma ilkesiyle hiçbir ilgisi yoktur (ve harfler arasında böyle bir kayırmacılığın nedenini açıklamak imkansızdır).
şapkaların tahakkümünden kurtulmak isteyenler için burada iki çözüm seçeneği vardır: ya türkçeyi gerçekten şapkasız yazıldığı gibi okutmak, yani bütün yumuşaklıkları ve uzatmaları lağvetmek (sert ve staccato bir dil denemesi...), ya da türkçenin okunduğu gibi yazılan bir dil olduğu iddiasından vazgeçip, sözlüklere efendi gibi fonetik okunuşları koymak. doğru yazmak çok kolaylaşacaktır böylece; doğru konuşmak isteyen de açıp sözlüğe bakacaktır. bir sözcüğün nasıl yazılacağı konusunda (kimi zaman aynı kuruma ait) sözlük ve kılavuzlar da yıllar içinde birbirleriyle ve kendileriyle defalarca çelişmeyecektir. tutarlılığı ve sadeliği artırılmış bir dil, okunduğu gibi yazılırlığı artırılırken sadeliği azaltılmış bir dilden iyidir.
bu devrime şapka çıkarılmaz mı?
*ama burada durmak yalnızca bir tercih meselesidir. madem okunduğu gibi yazılacak bir dil istiyorsunuz, vurguları da yazımda belirteceksiniz: "Bodrum'daki evin bodrumunda" nasıl okunur, millet nereden bilecek, eğer zaten bilmiyorsa?
Yahu yazsanıza işte bir tane "Türkçe: Yazıldığı gibi okunmaz." "Oku, şapkanın fonetiğiyle oku!" kılavuzu. O vakit tuvağletleri, mağrulları, böğrekleri de (bunları hangi yörenin insanı kullanıyor, dilimize bu şekliyle nasıl yerleşmiş misal merak içindeyim); "mesane"yi okuyamayan biyoloji hocalarının da; yıllarca spikerlerin "katil zanlısı" tamlamasını yanlış okuduğunu iddia eden edebiyatçıların da önüne durulur. Güzel olur gibime geliyor. Hep Nişanyan mı kesecek ahkamları!
YanıtlaSilEk olarak: TDK sözlüğünde var sözcüklerin okunuşları; ama doğru mudur, okuyan var mıdır bilemiyorum.
Güzel bir yazı, ama herhalde hiçbir dilci düzeltme işaretine "şapka" diyen bir yazıyı ciddiye almaz. Okunduğu gibi yazılma ve yazıldığı gibi okunma da ortaokul seviyesindeki propagandadan ibarettir. Bütün dillerin ortografisi öyle veya böyle gelenekselleşmiş kurallara dayanır. Biz de mesela Türkçe'nin ünlü uyumundan kaynaklanan avantajlarını çekim eklerinde sesli harfleri yazmayarak kullanabilirdik, (arabann, evd yazılması yeterdi, oradaki "ı" veya "e" herhangi bir enformasyon taşımıyor), dediğiniz gibi vurguları işaret edebilirdik, soru eklerini bitişik yazabilirdik, edat olan "de"yi birleşik yazabilirdik, falan filan.
YanıtlaSilDüzeltme işareti günlük kullanımdan hemen hemen düştü, kendini yoran fazla kimse yok. Yine bir çok insan kelimelerin telaffuzunu bilmiyor, merak eden de pek az. Bugünkü durumda o işaretlerin bulunması veya kalkmasının bir anlamı yok aslında. O "şapka"ları koyanlar zaten telaffuzu bilenler, bilmeyenlerin de imla mimla umurunda değil.
bence sorun şapkada değil. şapkası olsa da olmasa da kimse "halam hâla gelmedi mi?" diye sorarken babanın kardeşi olan halayla, hala kelimesini karıştırmıyor ya da yanlış telaffuz etmiyor.
YanıtlaSilbir de bir delinin attığı taşı 10 kişinin çıkaramaması durumu gibi bişey var. 1 kişi yanlış kullandığında o kelimeye yabancı olan 10 kişide aynı yanlış kullanımı benimseyebiliyor doğrusu bu galiba diye düşünüp. kısacası herşeyin başı eğitim azizim. halkımız câhil. ama cahal da olabilir tabi...
Evet, mesela bu "ikametgah"taki k'nın telaffuzu nasıl? "kanun"daki gibi okunuyormuş diye duydum. Oysa ben yıllardır onu "hikaye" okur gibi okuyordum.
YanıtlaSilikametgah sözcüğündeki k'nin telaffuzu kalın çünki eğer inceltirseniz sözcüğün anlamı değişir ve bir şeyin yerine geçen ikame sözcüğüyle karışır. beri yandan tüm bu tartışmayı çözecek olan türk diline bir fonetik alfabe kazandırılmasıdır bence.
YanıtlaSilikametgah da, ikame de sert/kalın k ile okunur. aynı sözcükten gelirler. sözlüklerde kullanılacak fonetik alfabeyi yapmak da kolay aslında.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil