17.4.17
Atı Kim Aldı?
16 Nisan referandumu, AKP’nin devletin elindeki olanakları sonuna dek kullanmasıyla, hatta devletin elinde olmaması gereken olanaklardan da yararlanmasıyla, geçerli oyların yarısına yakınını alması ve yeni sistemin başlama düğmesine basması sonucunu doğurdu. İşi yapan, işi denetleyen, yaptırıma karar veren ve yaptırımı uygulayacak olanın aynı kişiler olduğu bir ortamda, işle ilgili şikayetlerin bir sonuç doğurmayacağını kabullenmek zor, insanın gücüne gidiyor, ama gerekli. Türkiye’nin önünde artık ana hatları bilinen bir yol haritası var; herkes buna göre konum almalı ve bunu bir an önce yapmalı.
Öncelikle şunu görmek ve bir kenara yazmak gerek: bu sonuçlar, demokratik herhangi bir ülke için bir skandal. Oy oranları tersine olsaydı da skandal olacaktı. Bir ülkenin yarısına yakını, demokrasinin temel niteliklerinden güle oynaya vazgeçebiliyorsa, o ülkede demokrasinin kurumsallaşmasından söz edilemez. Türkiye’nin demokrasisi elbette hiçbir zaman birinci sınıf sayılamazdı, ama kimine göre 70 yıllık, kimine göre 110 yıllık bir geleneğe dayanıyordu. Bu birikimi yoksamak için söylemiyorum, ama pek bir derinliği olmadığını kabul etmezsek, orta vadede yapılması gereken şeyleri yine günü kurtarmak adına yapamamış oluruz. Orta vadede daha toplumsal, daha sınıfsal bir çalışma planı gerekli; güce tapınan bir toplum olmaktan kurtulmanın köklü yollarını bulmak gerekli.
Kısa vadedeyse hemen yapılması gereken günlük siyaset işleri var. Önümüzde en fazla iki yıl içinde gerçekleşecek bir meclis ve başkanlık seçimi duruyor. Bu seçimde AKP, CHP, MHP ve HDP’nin performansından bağımsız olarak bir de başkan seçeceğiz. Seçimin yapısı, milletvekili seçimlerinde en çok oyu alan partiye en çok milletvekilini veriyor, ama başkanı vermiyor. Bir partinin %40’la meclis çoğunluğunu sağlaması, ama başka bir partinin adayının ya da bağımsız katılan bir adayın %50 + 1 oyla başkan seçilmesi mümkün. Dahası, örneğin ilk turda başkanlık oyları dört aday arasında %49-18-17-16 şeklinde dağıldığında, %18 oy alan adayın ikinci turda başkan seçilmesi imkanı var. Daha somut söylemek gerekirse, önümüzdeki seçimleri AKP’nin kazanması ama AKP’li olmayan bir başkanın seçilmesi mümkün.
Lider odaklı siyaset matah bir şey değil, ama Türkiye’nin yeni sisteme muhalif olan yarısı, bu sistemi kullanarak lideri ve sistemi değiştirebileceğini hızlı bir biçimde idrak ederse, işin rengi değişebilir. O zaman atı kim geri aldı, kim arkasından bakakaldı, yeniden konuşulur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
adınızın görünmesini istiyorsanız ama google hesabınız yoksa lütfen yorumunuzun sonuna adınızı ekleyin.