Dinsel hizmetler, pek çok ülkenin nüfusunun büyük kısmı için büyük öneme ve değere sahip. Ama yine pek çok ülkenin nüfusunun bir kısmının hiç kullanmadığı bir hizmet. Kullananlar da farklı dinlerin ve mezheplerin üyesi, yani pek çok ülkede din önemliyse de herkesin üyesi olduğu tek bir din yok. Bu bilgiler ışığında, bir ülkede kurumsal din nasıl finanse edilmeli?
Bugün bu konudaki yaygın kabul gören yaklaşım, bir dinin
üyelerinin o dinin kurumsal giderlerini finanse etmesi üzerine kurulu - konut
sahiplerinin konut vergisi, taşıt sahiplerinin motorlu taşıtlar vergisi vermesi
gibi. Bu finansmanı organize etmenin iki yolu var: 1-din üyelerinin doğrudan din
kurumlarına bağış yapması, 2-devletin din üyelerinden vergi toplaması.
ABD gibi bazı ülkelerde devletin din vergisi toplaması anayasaya
aykırı. Her din kurumu, kendi giderlerini din üyelerinin bağışlarıyla
karşılamak ve bu bağışları kendi toplamak zorunda. Çoğu eyalette bu bağışlar
vergiden düşülebiliyor.
Almanya gibi bazı ülkeler bu tercihi din kurumlarına bırakıyor:
kurum isterse bağışları kendisi toplayabiliyor ya da devletin bunu vergi olarak
toplamasını seçebiliyor. İkinci durumda devlet, topladığı verginin bir kısmını
vergi toplama hizmeti bedeli olarak alıkoyuyor. Verginin kimlerden
toplanacağıysa bireylerin nüfus müdürlüğüne yaptığı inanç beyanına dayanıyor ve
işveren tarafından bordro aşamasında kesiliyor. Dileyen, kayıtlı olduğu dinin
artık üyesi olmadığını beyan ederek din vergisi mükellefi olmaktan çıkabiliyor.
Almanya'da Katolik Kilisesi'nin geliri 6 milyar euro civarında ve bu tutarı ortaya çıkaran vergi oranının
devlet tarafından din üyeleri adına belirleniyor olmasının laiklikle
bağdaşmadığı konusu çok tartışılıyor.
İtalya gibi kurumsal dinin daha güçlü olduğu kimi ülkelerdeyse din
vergisi zorunlu ancak bireyler, kesilen verginin hangi dine aktarılacağını
belirleyebiliyor – Hindu dinini seçmek mümkün örneğin. İtalya gelir vergisinin
binde 8'i düzeyinde bir din vergisi topluyor. (Türkiye'de böyle olsaydı din
kurumlarına aktarılan toplam bütçe 13 milyar değil 2 milyar tl civarında olurdu,
ironik bir biçimde
kurumsal dinin siyasallaşmasını engellemek için kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı
da bunun sadece bir kısmına talip olabilirdi.)
Din hizmetlerinin din kurumları tarafından değil devlet tarafından
düzenlendiği, devlet bürokrasisindeki din işleri yönetiminin bütçesinin
milyarlarca lira olduğu, bunun da tek bir dine ait tek bir mezhep grubunun
kurumlarını finanse etmekte kullanıldığı ve üzerinde hiçbir vergi mükellefi
kontrolünün/tercihinin olmadığı bir ülkede tartışılacak verimli bir konu
olabilirdi bu belki.
(daha geniş bilgi için: https://en.wikipedia.org/wiki/Church_tax)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
adınızın görünmesini istiyorsanız ama google hesabınız yoksa lütfen yorumunuzun sonuna adınızı ekleyin.