Soğuk bir kış gecesi Sam, New York’ta, Washington Square Park’ın yakınlarındaki Nelly’s Pub’a girdi. Hafta içi olmasına rağmen içerisi oldukça kalabalık ve gürültülüydü. Pub’ın büyük masasında neşeli bir grup vardı – Sam elinde olmadan onlara doğru çekildiğini hissetti.
Yanlarına yaklaştığında, atom fiziğinden ve Higgs bosonundan bahsettiklerini anladı Sam, ama bunun ötesinde meselenin ne olduğu ve neden bu kadar eğlendikleri hakkında en ufak bir fikri yoktu. Grubun merkezinde uzun boylu, sarışın, tuhaf bir aksanla konuşan, kırklı yaşlarında bir kadın vardı – güzel denemezdi belki, ama çok hoş görünüyordu. Sam kendine bir Scotch söyledi ve lafa karıştı.
“Buna neden Tanrı Parçacığı dendiğini biliyorsunuz değil mi? İkisi de yok aslında!”
Tuhaf aksanlı kadın Sam’in gözlerinin içine baktı ve sordu: “Siz var mısınız peki?”
Sam kadının kulağına eğilerek yanıt verdi: “Elinizle tutabiliyorsanız, evet. Bir kontrol edin isterseniz.”
Sam bir anda başından aşağı bu gibi bir soğuğun yayıldığını hissetti, hemen sonrasındaysa bunun, kadının elindeki birayı kafasından aşağı boca etmesinin sonucu olduğunu idrak etti. Grup olan biteni fark etmemiş, aynı şamata düzeyini sürdürüyordu.
“İzninizle,” dedi Sam ve tuvalete yöneldi. Saçlarını tuvalet kağıdıyla kuruladı, ama leş gibi bira kokmaktan kurtulabilmesi için sıkı bir duş alması gerekecekti. Doğrudan eve gidip bunu yapabilirdi, ama kolay pes eden biri değildi, içinden bir ses de başından aşağı bira dökülmüş olmasının, göründüğü kadar kötü bir şey olmadığını söylüyordu ona.
Tuvaletten çıkınca önce bara yanaştı, iki Scotch daha söyledi, sonra kadının yanına döndü, kadehlerden birini ona uzattı.
“Bence gecenin geri kalanında hacmi az, alkolü yüksek şeyler içerseniz, zatürreeye yakalanma olasılığımı azaltmış oluruz.”
Kadın onu süzdü, elindeki viski kadehini aldı, bir an havada tuttu. Sam başını kaçırmadan kadının ne yapacağını bekliyordu. Kadın gülümsedi.
“Betina. Fizikten anlar mısınız?”
“Sam. Blöften anlarım.”
Gecenin ilerleyen saatlerinde grup olarak bardan çıktıklarında, Sam’le Betina arasındaki buzlar çoktan erimişti, ama dışarısı için aynı şey söylenemezdi. New York’un meşhur kar fırtınalarından biri yaklaşıyordu.
“Biz buradan Karl’ın evine geçeceğiz,” dedi Betina, “işin yoksa sen de gelsene?”
“Karl da kim?” diye sordu Sam.
“New York Üniversitesi’ndeki fizikçilerden biri, Alman, iyi adamdır,” dedi Betina.
Karl’ın evi yürüme mesafesindeydi; yolda Betina Sam’in koluna girdi. Karl’ın evinde rahat kanepeye yan yana oturdular ve neredeyse hiç kalkmadılar, geceyi Sam’in evinde noktaladılar. Betina New York’ta kaldığı sonraki birkaç gün boyunca Sam’le birlikte oldu, onda kaldı; uçağının kalkacağı gün Sam’in havaalanına gelmesini istemedi, ama Sam yine de geldi. Beklediklerinden çok daha zor bir ayrılık oldu, ama Hollanda’ya döndükten sonra Betina, eski sevgilisi Mark’a döndüğünü uzun uzun anlatan bir e-mail yazdı Sam’e; ondan bir daha hiç yanıt alamadı.
SON
başa dön
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
adınızın görünmesini istiyorsanız ama google hesabınız yoksa lütfen yorumunuzun sonuna adınızı ekleyin.