30.6.14

annanem



ben almanya'da doğdum, yedi yaşıma kadar orada kaldım. annanem izmit'ten kalkıp gelirdi bizde kalmaya. getirdiği pirinç unuyla muhallebi yapardı. onun muhallebisini yüz muhallebi arasından seçerim.

türkiye'ye döndüğümüzde izmit'e yerleştik. ilkokulum annanemin evine çok yakındı. izmit'te gitmeyi en çok sevdiğim yerdi onun evi.

tanıdığım ilk "single mother" annanemdi; annemi ve dayımı terzilik yaparak büyütmüştü.

dünyanın en pozitif insanlarından biriydi, azı çok yapmayı onun kadar iyi bilenine rastlamadım.

doktora, hastaneye güvenmezdi ve muhatap olmazdı.

90 yaşındaydı, ama inatla tek başına yaşıyordu; tam bir atom karıncaydı.

kulakları iyice duymaz olmuştu, ama söyleneni bağlamdan ve yüz ifadesinden çıkarmanın da ustasıydı. elbette neşeli neşeli konuşmasını asla engelleyemeyen birşeydi kulaklarının durumu.

hayata çok bağlıydı, ama ölecekse tık diye ölmek istediğini söylerdi - babası da camiye giderken, tam caminin önüne geldiğinde tık diye ölmüştü. bu hafta sonu, durup dururken, isteği gerçekleşti.

(fotoğraf: faika (şensoy) serdengeçti ve torunu, mannheim'da bir oyuncakçının önünde, ok atan tüfek almadan hemen önce, 1972.)

15.6.14

diyanet watchdog



2012'de diyanet işleri başkanlığı'nın bütçesinin 3.44 milyar olması öngörülmüştü, 4.27 milyar olarak gerçekleşti. 2013'teyse bütçe 4.6 milyar tl oldu.

2012 faaliyet raporuna göre: diyanet'in 122,000 personeli var. bunların 16 bini kadın; bu kadınların 10 bini bir yıldan az bir süredir çalışıyor.
Teşkilatta 802 şoför, 15 araştırmacı, 13 bin bilgisayar, 4 bin yazıcı, 5 bin telefon var
Müşavir, müşavir yardımcısı, ataşe ve ataşe yardımcılarının sayısı 41, hepsi erkek.

Kurumun internet gideri 2011'den 2012'ye yaklaşık iki kat arttı ve 252,000 tl'ye ulaştı.

2012'de yaklaşık 12 milyon basılı eser ücretsiz olarak dağıtıldı.

Kurumun kendini zayıf gördüğü alanlar şöyle:
Bütçe imkânlarının kısıtlı olması, bütçenin tamamına yakınının sadece personel giderlerini karşılıyor olması
Bazı bölgelerde görev yapan personelin lojman imkânlarının olmaması
Personelin ve ailelerinin istifade edebileceği sosyal tesislerin olmaması
Yönetiminden ve denetiminden sorumlu olduğu halde dini tesislerin mülkiyetlerinin özel ve tüzel kişilere ait olması
Dinî tesislerin yapımı ve onarımında yetkili olunmaması
Her camide kadro ve Diyanet İşleri Başkanlığı görevlisinin bulunmaması
Özlük ve malî hakların yetersizliği nedeniyle bazı hizmet alanlarında nitelikli eleman eksikliğinin olması
Din hizmeti sunacak yeterli sayıda nitelikli kadın personelin olmaması
Performans yönetim sisteminin olmaması
Personel istihdamında norm kadro uygulamasına geçilememesi
Personelin meslekî bilgi ve beceri bakımından takviye edilmeleri için hizmet içi eğitimlere yoğun emek, zaman ve malî kaynak harcanmak zorunda kalınması
Hizmet sunulan yer ve hedef kitle hakkında yeterli bilimsel bilginin olmaması
Hizmet içi eğitimin olması gereken nicelik ve nitelikte yapılamaması
Camilerin çoğunluğunun fiziki yapılarının sosyal ve kültürel içerikli din hizmeti sunmaya elverişli olmaması
Nitelikli personelin başka kurumlara geçmesi.

Bunların arasında en önemli sorun olarak bütçe yetersizliği gösteriliyor.

(karşılaştırınız: 2013 bütçesinde İçişleri 2 milyar 888 milyon, Enerji ve Tabii Kaynaklar 600 milyon, Sağlık 2 milyar 490 milyon, Dışişleri 1 milyar 614 milyon, Avrupa Birliği 213 milyon, Bilim, Sanayi ve Teknoloji 2 milyar 469 milyon, Çevre ve Şehircilik 1 milyar 880 milyon, Ekonomi 1 milyar 381 milyon, Gümrük ve Ticaret 503 milyon, Kültür ve Turizm 1 milyar 851 milyon, Kalkınma Bakanlığı 1 milyar 198 milyon).

7.6.14

"don't fuck with me"



mgm stüdyosu, 1960'ların sonunda iflasın eşiğin geldiğinde yönetim değişikliği yapıldı, james t. aubrey, jr. başa geldi. aubrey bir dizi tasarruf tedbirinin ve bütçe kısıtlamalarının yanı sıra, iş yapacak film arayışına da girdi ve stanley kubrick'in 2001: a space odyssey filminin devamını yapmaya karar verdi. kubrick bu fikirden hiç hoşlanmadı ve aubrey'ye yukarıdaki mektubu yolladı; "filmde kullanılan tapir kemiği kıçına öyle bir kaçar ki çıkaracak uzaylı bulamazsın, oğlum bak git" mealinde bir mektuptu bu.

aubrey, 1974'te mgm'den ayrıldı. filmin devamı 1982'de çekildi. tapir kemiğinin nerede olduğu bilinmiyor.




6.6.14

minareli kilise



müslümanların ayasofya şehvetini anlamak benim için zor - onların bulunduğu yerde başka bir dine inananların varlığına, o dinin yapılarına tahammül edememekse bu şehvetin kaynağı, dünyada çok sayıda müslüman topluluğu buna pekala tahammül edebiliyor, bizimkilerin farklılığı nereden kaynaklanıyor bilmiyorum. yok eğer "halka açık" her yerde namaz kılınabilmeli diyorlarsa, bu da tuhaf bir iddia. müslümanlara bir hak tanınacaksa, diğer dinlerin üyelerine de tanınmalı tabii.

bu da beni hariçten yapacağım öneriye getiriyor: ayasofya ibadete açılsın. cuma günü müslümanlar, pazar günü hıristiyanlar ibadet etsin. hatta bir adım daha ileri gidelim: insanlık tarihinin en eski dinlerinin en yenilerine dönüştüğü bu toprakların geleneğine uygun bir biçimde, haftanın bir günü, mesela çarşamba günleri, hangi dinden olursa olsun herkesin katılabileceği, önde gelen dinlerin yetkililerinin ortaklaşa ya da dönüşümlü düzenleyeceği ayinlere katılsın, bu ayinler de dinlerin farklılıklarını değil, ortaklıklarını öne çıkarsın.

çok saçma, biliyorum.