Cemile Pelesenk’in katil zanlısı olarak gözaltına alındığımda Musical Wonders Company’nin çok zor bilet bulunan konserine gidiyordum. Aramızın son dönemde kötü olduğu, hakkında uluorta ileri geri konuştuğum doğruydu, kötü kalpli ve habis ruhlu bir kadın olduğunu birkaç kişiye söylemiştim. İstanbul’da düzenlenecek yaz olimpiyatlarının holo çekim işinin bana verilmesini onun bizzat engellediğini öğrendiğimde de Cemile’yi elime geçirirsem bir kaşık suda boğacağımı yüksek sesle ve sanırım inandırıcı bir tonlamayla şahitler önünde dile getirmiştim. Tabii Cemile’nin benden çok daha dişli düşmanları vardı ama belki de onlar kadar dişli olmadığım için medyada da en popüler katil adayı ben oluverdim.
Mahkemede yargıcın ilk sorusu, Cemile’nin öldürüldüğü gece nerede olduğumdu, zaten bu sorudan ileriye de gidilemedi çünkü o gece nerede olduğumu kanıtlayamıyordum. Bu durumun lehime sonuçlandığını söylemek zor; daha dördüncü duruşmada, doğrudan hiçbir kanıt olmamasına karşın suçlu bulundum ve böylece iki yıl önce yeniden yürürlüğe giren idam yasasından yararlanacak ilk kişi unvanını kazandım. Cezamın açıklanmasının ardından infaz evine götürülürken, medyanın sıcağı sıcağına attığı başlıkları başımdaki güvenlik görevlisi bana okudu yol boyunca. En beğendiğim başlık bir kelime oyunu barındırıyordu; ergenliğimden bu yana kelime oyunlarına zaafım vardı: “Sıla Temizel’in Elleri Kirli Çıktı.”
Dokuz tanık önünde, beyin elektriğinin tık diye kesilmesi suretiyle idam edildim. Cenazem Haydarpaşa Camii’nden kalktı –ben Taksim Büyük Cami’yi yeğlerdim ama bir katilin namazının orada kılınmasını beklemek biraz fazla iyimserlik olurdu- tören kalabalıktı, insanlar gocunmadan bir katili uğurlamaya gelmişti her şeye rağmen. Cenaze namazımı can arkadaşım olan İstanbul İmamı Huriye Şenocak kıldırdı, sağolsun hakkımda çok güzel şeyler söyledi, cemaat de pek homurdanmadı. İnfazdan önce ziyaretime de gelmişti Huriye, bana büyük moral vermişti. Onun gibi bir dostum olduğu için çok şanslıydım.
Zincirlikuyu’daki yeraltı mezarkentinin eksi yedideki yeni katına gömüldüm. Duvardaki bölmemin kapağında 3141592 yazıyor. Tek bir ziyaretçim var, her Cuma öğlen namazını müteakiben sessizce gelen Nurlan Çelik. Cenazede imam eşinin arkasında en ön sırada saf tutarken dökmediği gözyaşlarını buraya geldiğinde döküyor, ama uzun, siyah tülünün arkasından kimse görmüyor. Geldiğini de benim dışımda kimsenin bildiğini sanmıyorum; Cemile’nin öldürüldüğü saatlerde Nurlan’ın bana en derinini nasıl açtığını, en iyi arkadaşımın eşiyle nasıl bir sarhoşluk içinde seviştiğimi kimsenin bilmediği, bilmeyeceği gibi.
The Long Black Veil - The Chieftains, Mick Jagger