2.11.18

Edebiyat Tarihimize Kesinlikle Önemsiz, Bir Parça Ahlaksız ve Kısmen Eğlenceli Bir Dipnot



1990'ların ilk yıllarıydı; Süreyyya Evren henüz postmodern bir kız sevmemiş, Tuna Kiremitçi aya bakarak lirik şiirler yazabileceğini akıl etmemişti; ben kitabı çıkmış bir mühendislik öğrencisiydim ve parasızdım. Bütün bunlar az sonra önemli olacaktı.

Galatasaray Lisesi'nin liselerarası bir edebiyat yarışması düzenlemeye başladığını kardeşim Ceyda Akaş Kabadayı'dan öğrendiğimde, başvuru süresinin bitimine dakikalar kalmıştı. Ödül şiir, öykü ve deneme dallarında veriliyordu, lisede okumak ya da o yıl mezun olmak şartı aranıyordu. Benim öykü ve deneme yazmışlığım vardı ama o kadar zaman yoktu; lise öğrencisi değildim ama Ceyda hala Galatasaray'da okuyordu; ödülün parası iyiydi ve aması yoktu.

Hikayenin nereye gittiğini anlamışsınızdır. Bir saatten kısa bir süre içinde üç şiir yazdım, daktiloyla çoğalttım, Ceyda da okula iletti. Şiir jürisi Cevat Çapan, Süreyya Berfe ve Füsun Akatlı'dan oluşuyordu. Tuna birinci, Ceyda ikinci, Süreyyya da üçüncü oldu; ödül töreninde Süreyya Berfe Ceyda'nın yanına gelip, "Ben en çok senin şiirlerini beğendim," dedi. Bunu tabii ki önemseyip işi şairliğe dökmeye kalkmadım (ne yazık ki aynı şeyi diğerleri için söyleyemeyeceğim); ikincilik ödülünü Ceyda'yla kırıştık, iyi geldi.

Yekta Kopan'ın hayalet yazarlıkla ilgili yeni romanını yayıma hazırlarken kendi hayalet yazarlık kariyerimin nasıl başladığını anımsadım. Gerisini de denk gelirse bir gün anlatırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

adınızın görünmesini istiyorsanız ama google hesabınız yoksa lütfen yorumunuzun sonuna adınızı ekleyin.