tag:blogger.com,1999:blog-1801948785296772687.post4342413289721893444..comments2024-02-22T11:24:58.474+03:00Comments on cem akaş: yaratıcı yazarların sinsi yayılışıcem akaşhttp://www.blogger.com/profile/12661596756692236020noreply@blogger.comBlogger2125tag:blogger.com,1999:blog-1801948785296772687.post-114574787487631442012-02-17T01:23:21.202+02:002012-02-17T01:23:21.202+02:00yıllar önce; ankara'da o kurslardan birine git...yıllar önce; ankara'da o kurslardan birine gitmiş iki kişiyle tanıştım. daha sonra istanbul'da birkaç kişiyle daha tanıştım. onlara kursta neler gördüklerini sordum. şaşırdım: yaratıcı yazarlık kurslarında "yaratıcı okuyuculuk" hepten ıskalanmış gibiydi. bir metinle nasıl ilişkiye girileceği hakkında fikirleri yoktu, bunun olması gerektiğini de düşünmüyorlardı. <br /><br />yazarlığı, okuyuculuktan ayırmak dehşet verici: yazar metni kurarken onu karşılayacak bir ideal okuyucu ile birlikte "çalışır" (bu ideal okuyucu yazarın bizzat kendisi de olabilir), neredeyse metin o ideal okuyucunun varlığını gerçekleştirmek üzere hamleler yapar, okuyanı biçimlendirmek üzere değil; okuyanın anlam vereceği bir düzlem önererek, onun tarafından biçimlendirilmeyi kabul ederek okuyucunun varlığını kendisiyle ilişkilendirir. onu kutsar. "bir kitap okudum hayatım değişti" cümlesi; metnin okuyucusunun yazarı kadar önemli bir görevi/ konumu olduğunu gösterir. <br /><br />(okuyuculuğun, bir tür performans sanatı olduğunu düşünüyorum. tiyatrodaki oyun yazarı ile oyuncu ya da yönetmenin metni yorumlama biçimi nasıl metni zenginleştiriyor hatta kimi zaman metnin değeri performansın kalitesine bağlı olarak olumlu ya da olumsuz yönde değişebiliyorsa, okuyucunun metinle kurduğu ilişkinin de metnin değerini, önemini gösterebileceğini düşünüyorum. bazı metinlerin neden ilk çıktıklarında değil, çok daha sonra değerinin bilindiğini merak ettiğimde bunu görmüştüm: metin henüz kendisini yorumlayacak/ biçimlendirecek donanımlı okuyucu ile karşılaşmadıysa değerlendirilemiyor: yusuf atılgan'ın aylak adam'ının ilk baskısı ile ikinci baskısı arasındaki sürenin uzunluğuna bakılsın sonra da son on yıldaki baskı sayısına.) <br /><br />kutsal metinlerden çocuk masallarına kadar dolaşımda olan, zamana direnen neredeyse tüm metinlerde (şiiri özellikle dışarıda tutuyorum. şiir söz konusu olduğunda şair okuyucuyu tümden dışarıda bırakma eğilimi gösterir. kendini göstermek, okuyucuya özdeşlik kuracağı bir "ben" önermek de metni okuyucu ile ilişkilendirir, hatta daha güçlü bir ilişki için bu gerekli de olabilir: okuyucu hiç kimseye ihtiyacı olmayan, hiç kimse olmasa da varolmayı sürdürecek bir "ben" gördüğünde ona talip olma konusunda daha istekli olabilir), "yazı"dan, yazılandan önce okuyucuyu görürüz. okuyucu olmasaydı bu metin olmayacaktı diye düşündüren bir metin, tanımadığı okuyucuyu, daha o ortada yokken tanımlayıp, konumlandıran metin: yaratıcı metin. ya da yaratıcı'nın metni.ismail pelithttps://www.blogger.com/profile/00290542199011194022noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1801948785296772687.post-68471372170804400982012-02-16T22:49:50.527+02:002012-02-16T22:49:50.527+02:00Biz taşrada yaşayanlar bir şey kaybetmiyormuşuz me...Biz taşrada yaşayanlar bir şey kaybetmiyormuşuz meğer. Teşekkürler.Sokrates'in Yeğenihttps://www.blogger.com/profile/03702596217847402460noreply@blogger.com