27.3.16

masumiyetin hatırası



dün gece "hatıraların masumiyeti"ni izledik esra'yla. orhan pamuk'u edebi, siyasi ya da kişisel nedenlerle seversiniz ya da sevmezsiniz, ama "masumiyet müzesi" projesi, kitap-müze-belgesel-film paketi olarak düşünüldüğünde gerçekten benzersiz bir iş. romanın kendisi basit bir melodram - aşık olduğu kadınla çok geç tanışan, sonra onu yeniden elde etmek için yıllarca sabırla uğraşan, ama kavuştuğu anda yitiren bir adamın saplantılı hikayesi. bu melodramatik aşkın da çok özgün olmayan bir özelliği var: adam, kadının dokunduğu her şeyi toplamaya başlıyor. orhan pamuk, bu basit çıkış noktasını ve "numara"yı, yarattığı karakteri gölgede bırakacak bir tutku ve saplantıyla öyle bir işledi ve hayata/dünyaya yaydı ki, hayran olmamak elde değil.

bundan çıkarılacak bir ders varsa, o da yaratıcılığın abartıldığı kadar matah bir şey olmadığı bence. tutku ve kendine inanmayla çok daha fazla yol katediliyor. diyebilirsiniz ki yazarın münzevi bir yaratıcı olarak, dünyevi işlerle hercümerç olmamış masum portresini nereye asacağız? iki kuruşluk bir blog yazarının bile kendini pazarlama gurusu sayabildiği bu çağda, yazara dair bu romantik hatıra kendisine artık yalnızca bir müzenin, bir "cabinet of curiosities"in (harikalar odasının) duvarlarında yer bulabilir gibi geliyor bana.

1 yorum:

  1. Orhan Pamuk okumayı çok sevememiştim son romanı hariç. Ama "masumiyet müzesi" projesi gerçekten olağanüstü.

    YanıtlaSil

adınızın görünmesini istiyorsanız ama google hesabınız yoksa lütfen yorumunuzun sonuna adınızı ekleyin.