22.4.15

let history decide



-Let history decide.
History has already decided. Sizi bekleyecek hali yoktu herhalde.

-Arşivler açılsın, tarihçiler baksın.
Evet, Ermenistan'daki arşivler açılırsa 600 bin Ermeninin aslında öldürülmediği, 1915'ten beri Suriye'de gizli bir vadide yaşadığı ve bir devlet kurulması için Amerika'yla anlaştığı ortaya çıkacak.

-Tehcir kararının soykırım olarak tanımlanabilmesi için resmi kararların arşivlerde bulunması gerekir, ama yok.
Ülkenizde 1,2 milyon kişilik bir nüfustan geriye 60 bin kişi kalmışsa, bu da devletin resmi politikaları sonucunda olmuşsa, bunun adına ne dendiğinin ne önemi olabilir ki? "Soykırım" demedik de "mugalaton" dedik, rahat mı edeceğiz? Ayrıca soykırım yapıp belgesini saklamak nedir, KDV iadesi mi var?

- I. Dünya Savaşı'nın Osmanlı için en korkunç yılında Ermenilerin devlete isyan edip düşmana katılması hoş görülemez. Ayrıca Osmanlı'nın 1915'teki topraklarının (tehcirin yapıldığı bölgeler başta) ne kadar küçüldüğü de bu nüfus hesabı yapılırken göz önüne alınmalıdır.
(Bir defa bunun öncesi var, 1890'lara kadar giden; sonrası da var, diğer etnik gruplar da var.) O dönemde özellikle Rusya'nın desteğiyle Ermeni milliyetçiliğinin yükselişte olduğu, Osmanlı sınırları içinde de silahlı eylemler gerçekleştirdikleri herkesçe biliniyor, bu bir keşif değil. Ama gerillayla savaşmak yerine (kaç bin kişi olduğunu sanıyorsunuz bunların?) bütün Ermeni nüfusuna ve bütün ülke coğrafyasına yönelik bir harekata girişmekten söz ediyoruz. "Onlar da bizi öldürdü" değil bu. Sanırım en nihayetinde vicdani bir konu; "benim devletim yanlış yapmaz" duruşunun belli ki doyumsuz bir vicdani rahatlığı var, "aman benim devletime bir şey olmasın" endişesiyle birleşince tipik olarak şu argümanlar ortaya çıkıyor - savaş vardı; onlar da yaptı; sayı o kadar değil; yaptık ama planlı değildi; soykırım yanlış terim. En katı devletçi (yani devletin parayla çalıştırdığı, resmi tezi desteklesin diye araştırma yaptırdığı) araştırmacılar bile, en az 300 bin sivil Ermeninin (yani gerilla filan değil, sizin gibi kadınlar, sizin çocuğunuz gibi çocuklar, sizin gibi işinde gücünde erkekler de dahil) tehcir politikası sonucunda öldüğünü kabul ediyor. Buyrun, neyi dikkate alarak neyin hesabını yapacaksanız yapın.

-Tabiyetinde olduğun ülkeye ihanet edip düşmanla bir olup askeri arkadan vurursan bütün nüfusunu yerinden de ederler her şeyi de yaparlar. Ülke kendi askerini korumak zorundadır. Kendinizi (ve yurttaşı olduğunuz TR'yi) hakir görüyor olabilirsiniz, ama devlet, ayaklanana karşı önlem alır.
Hukuk 101: Suç bireyseldir, tanımlıdır, cezası da tanımlıdır. Bu mantıkla Işid yüzünden bütün Müslümanların idam edilmesi gerekirdi. Kadınlara tecavüz eden erkekler var diye bütün erkeklerin hadım edilmesi gerekirdi. Aslında bu iyi bir fikir olabilir...

-Kimse bunun ne amaçla 24 nisan'da her sene gündem olduğunu anlamıyor mu? Türk olmak diğerlerine batıyordu tarih boyunca, şimdi Türklere bile batmaya başladı.
"Birileri bu konuyu kullanıyor, öyleyse hiç konuşmayalım." Madem 24 Nisan'da kullanılıyor, bir zahmet 25 Nisan'da konuşalım o zaman. Konuşuyor muyuz? Hayır. Neden? "Bu seneyi de atlattık seneye Allah kerim" diyoruz da ondan. Neden? "İnsanlar öldü" diye değil, "Türklere herkes düşman" diye bakıyoruz meseleye de ondan. Bunun aydınlıkla filan hiç ilgisi yok. İnsanlar kişisel yaşamlarında kedilerini öldürseler yıllarca terapi görmek zorunda kalabiliyor, ama bizim toplum olarak "inkar"dan başka bildiğimiz kullandığımız bir "terapi" yöntemi yok. O yüzden de sanki bunca insanın ölmesi bizi şahsen, kişisel varoluşumuz açısından hiç ilgilendirmeyen bir uluslararası politika meselesiymiş gibi davranabiliyoruz. Kişisel yaşamında kötü kalpli olmadığını bildiğim insanların bu konu açıldığında hemen devlet ağzına geçivermeleri beni dehşete düşürüyor açıkçası. "Türk olmak diğerlerine batıyordu tarih boyunca" - bunu öğretmek için bu devletin ne kadar uğraştığını siz anlamıyor musunuz peki? "İnsanlar öldü"nün karşısına "Türkleri kimse sevmiyor"u dikebilmek ve ardından bunu yapmayanların ihanet ve gaflet içinde olduğunu söyleyebilmek için buz gibi bir "devlet bekası" refleksi gerekiyor. Devletin çıkarlarıyla toplumun çıkarlarının aynı olmayabileceği üzerine bir düşünmek gerekir; bunun "çıkar" meselesi olmayabileceği üzerine düşündükten sonra tabii.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

adınızın görünmesini istiyorsanız ama google hesabınız yoksa lütfen yorumunuzun sonuna adınızı ekleyin.