26.3.11

ali teoman

ali'nin adını insansız konağın ikonu'yla duydum ilk; galiba milliyet'in öykü ödülünü başka bir yazarla paylaşmış, ikisinin de kitabı milliyet tarafından yayımlanmış, ama ciltleme sırasında çıkan bir karışıklık yüzünden birinin cildi diğerine takılmıştı, sonuçta ilk aldığım ali teoman kitabı başkası tarafından yazılmış çıktı. bunun tam da ali'ye yaraşır bir hikaye olduğunu sonra anlayacaktım.

ben yky'deyken bir öykü dosyasıyla çıkageldi ali, yayın kurulu'na sunma işini ben üstlendim. dokuz öykü vardı dosyada, üçü mükemmeldi öykülerin, karakterlerinin eskiliğiyle gerekçelendirilmiş, oldukça eski bir dile dayanıyordu üçü de. diğer öykülerse ayrı tellerden çalıyordu, ali'nin kurgu dünyasının sonradan yeşerecek tohumlarını barındırıyorlardı. doğrusunu söylemek gerekirse, bazılarının, hele o üç öyküyle karşılaştırıldığında, olmamış olduğunu düşündüm, hatta mümkünse kitaptan çıkarılmasının daha iyi olacağını; ali yayınevine geldiğinde bunu söyledim ona. düşüneyim, dedi ve sustu; sanki oracıkta, karşımda düşünmeye karar vermişti. öyle değildi (ali'nin uzun suskularına sonra alışacaktım); birkaç gün sonra yeniden konuştuk - öyküleri çıkarmaya gönlü elvermiyordu, daha sonra yazacakları için bu öykülerin o kitapta çıkması gerekiyordu. benzer bir durumu ben de ilk öykü kitabımla ilgili olarak hissettiğim ve göz göre göre bazı vasat/boktan öyküleri kitaptan çıkarmadığım için, ali'nin isteğine karşı çıkmadım. pervaneler böyle yayımlandı.

zaman içinde muhabbetimiz ilerledi; sonraki kitaplarının editörü murat yalçın oldu, böylece ali yky'ye geldiğinde üç kapı yapmaya başladı - murat'a, bana, enis batur'a uğrardı, bazen aslı'yla, selahattin'le çene çalardı. kendine özgü bir espri anlayışı vardı, bazı davranışları şaşırtıcı bulmasına yol açan bir naifliği vardı, iyi kalpli bir herifti.

uykuda çocuk ölümleri'ni yayımladığımızda, yalnız bizim kuşağın değil, çağdaş türk edebiyatının en iddialı kitaplarından biri olduğunu, "büyük olmayı hedefleyen roman" kategorisinin en parlak örneklerinden biri olduğunu düşündüm. gerçekten de ali'nin yazarlık serüvenindeki zirvelerden birini oluşturduğunu hala düşünüyorum bu kitabın.

türkiye'nin en kısa süre yayında kalan kültür programı "a-z ama çok!"u hazırladığım sırada, ali'yi de ekrana çıkarmıştım - evinde, çalışma odasında yapmıştık çekimi, nasıl yazdığını anlatmıştı, babasının aldığı planşlardan biriyle yaptırdığı yazı masasını, gitarını, çocukluğunun evinde yaşıyor olmanın verdiği duyguyu...

geçirdiği beyin ameliyatından sonra konuştuğumuzda, ne kadar iyi toparlamış olduğunu görüp şaşırmıştım - esra'nın teyzesi aynı dönemde benzer bir ameliyat geçirmiş, ama pek bir faydasını görmemişti çünkü. ali'nin yaşam tutkusunu hafife almamak gerekir - adam o haliyle düzenli basketbol oynamayı sürdürmüştü mesela.

berlin verlag, bir istanbul öyküleri derlemesi yayımlamaya karar verip ikimizden de birer öykü aldığında, birlikte kitabın tanıtımı için berlin'e gitme olasılığı belirmişti. beceriksiz bir organizasyondu, bir türlü vizeleri, otelleri ayarlayamamışlardı, sonunda ben gitmekten vazgeçtim, ali gitti; başına gelenleri döndüğünde anlattığında çok gülmüştük.

bir hafta kadar önceydi, ekrem ışın'dan haber geldi - ali'nin yeni çıkan güncesini almamı salık veriyordu, çünkü urbino kitabım üzerinden bana "geçiriyordu" ali. kitap kadıköy'e gelmemişti daha, internetten sipariş ettim. o güne kadar ali'nin benim yazdıklarım hakkında ne düşündüğünü bilmiyordum, o gün öğrendim; ama ekrem'in beklentisinin aksine, urbino'yu anlamamasına, beğenmemesine hiç gücenmedim; kitapla ilgili editörlük önerisi de hoşuma gitti, kitabın ilk hali onun öngördüğüne çok yakındı çünkü.

ertesi gün, kitap için düzenlenecek okuma gününe davet geldi, ama ali'nin katılamayacağı belirtiliyordu. durumunun ciddi olabileceği hiç aklıma gelmedi. bir sonraki gün gelense ölüm haberiydi.

cenk koyuncu'dan sonra ikinci yazar arkadaşım bu giden. biraz erken başlamadık mı, diyorum ister istemez. tuhaf, belli ki bencilce bir yalnızlık hissi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

adınızın görünmesini istiyorsanız ama google hesabınız yoksa lütfen yorumunuzun sonuna adınızı ekleyin.