20.11.10

"rana kabbani'nin bildirdiğine göre"

hilmi yavuz, avrupa yazarlar parlamentosu onur konuğu olarak davet edilen v.s. naipaul için, "tipik bir sömürge aydını" demiş; müslümanlar hakkında olumsuz şeyler söylediği için de parlamentoya katılan müslüman yazarları, etkinliği boykot etmeye çağırmış. bu hafta medyada bu konuyu bol bol okuyacağımız anlaşılıyor.

"sömürge aydını"ndan iyi romancı olmaz mı, herkes bütün müslümanları sevmek zorunda mıdır, kabbani'nin yorumları gerçekten hakaretamiz bir içeriğe mi işaret ediyor gibi temel sorular, tabii ki hilmi yavuz kalibresinde bir "osmanlı mütefekkiki"ne (tashih yok!) yöneltilemeyecek sorular, onları geçelim. fakat bu uyuşukluk ve tembellik hakkı, nasıl bir haktır, hiç değilse onu sormak mümkün olabilir mi acaba: hilmi yavuz, hayatında naipaul okumamış, bu bir. içinde naipaul'dan söz edilen bir kitap okumuş (suriyeli yazar rana kabbani'nin europe's myths of the orient, 1986; türkçeye de çevrildi ve bağlam'dan avrupa'nın doğu söylenceleri adıyla yayımlandı), 2001'de naipaul nobel alınca bu kitaptan alıntılarla bir yazı yazmış, "naipaul'u tanıyalım" diye; şimdi aynı yazıyı 2010'da yeniden ısıtıp sunuyor, bu da iki.

insaf, demezler mi: hadi tanıyalım şu naipaul'u, 2001'de tanımıyorduk ama sıcağı sıcağına yazmak gerekti diyelim - aradan on yıl geçmiş, artık okumuşuzdur herhalde, türkçeye de çevrildi. diyelim ki okumadık ama yeni bir yazı yazmak gerekiyor, o zaman entelektüel ahlak adına zahmet edip hiç değilse şimdi bir kitabını okuyalım, milleti ondan sonra galeyana davet edelim, belki iki satır kendimiz bir fikir geliştiririz, rana kabbani'nin yorumuna, bizim gidemeyeceğimiz bir gezegenden bildirilmiş haberler gibi muhtaç olmayız.

pardon: "hilmi yavuz" ve "okumak" aynı cümlede kullanılabilir mi? (enis batur "hilmi yavuz'u tanıyalım" yazısı yazsa da okusak...)

4 yorum:

  1. yani, hilmi yavuz'dan mı bekliyorsun okumasını! adamın günümüz türk şiiri üzerine konuşurken verdiği en güncel örnek onbeş yıl öncesine aitti. a pardon o kadar değildi. kendisinin iki yıl önce yayımladığı bir şiire atıfta bulunmuştu, günümüz türk şiiri üzerine söz aldığında verdiği en güncel örnek kendi şiiri olan birinin okumadan yorum yapmasını yadırgamamak gerek.

    bunu da kenara bırakalım, romandan ne anlıyor hilmi yavuz? sahiden nitelikli bir roman okuyucusu mu kendisi? bunu anlamak için orhan pamuk'a ilişkin yazdığı yazılarda orhan pamuk'un romanlarına ne kadar yer ayırdığına bakılabilir.

    YanıtlaSil
  2. "Bülent Somay: Naipaul için sömürge entelektüeli kavramı doğru.Yazar olarak sevmem. Salman Rüşdi, Amin Maalouf, Hanif Kureishi, bizde
    de Elif Şafak bu kategoriye giriyor. Konuşabilmek için efendinin dilini kullanan yazarlar."

    YanıtlaSil
  3. naipaul'un bir sömürge entelektüeli olması sorun değil, sorun onun kitaplarını okumadan, onunla ilgili başkalarının verdiği hükümleri olduğu gibi benimsemek. bunu (düşünmeksizin, başkalarının/ "efendi"nin, düşünüp verdiği hükümleri olduğu gibi benimsemek) da genellikle sömürge entelektüelleri yapmıyor mu?

    naipaul, hiçbir biçimde sempatik biri olmayabilir, çirkefin teki bile olabilir, ama yazdığı romanlar ne durumda? buraya bir yazar olarak geliyor, bir yazar olarak bu adamın değeri/değersizliği hakkında düşünmek öncelikli değil mi? bugün yazdığı romanların bir anlamı var mı? eğer sahiden bu adam kötü bir yazarsa, evet bunu mesele edebiliriz.

    sömürge entelektüeline karşı takınılan tavır, onun müslümanlara takındığı tavırla aynıysa asıl o zaman türkiye'deki yazarları ilgilendiren bir sorun var demektir. adamın müslümanları aşağılaması, onurlu müslümanları niye rencide etsin? bugün dünyada islama takmış durumda olan bir yığın insan/ kurum/ devlet varken yapılması gereken, onları etiketleyip onlardan uzak durmak mı? tıpkı onların yaptığı gibi? neden çekinilsin onlardan? onların korkularıyla ürettikleri kalıp düşüncelere karşı onları protesto etmek yürekliliğin gereği mi?

    bu insanların en temelde bir önyargıyla hareket ettiklerini onlara göstermek gerekmiyor mu? şu da var, bu yazarın niye öyle düşündüğü hakkında düşünmek gereksiz mi? bir insanın bizim kabul edemeyeceğimiz düşüncelere sahip olması, bunları söylemesi, bizi rahatsız mı etmeli?

    bir takım batılıların, ya da batılılaşmış doğuluların gözünde müslümanlar kendilerine yapıştırılan etiketlerin geçersizliğini kanıtlayamayacak pasif durumdaki insanlar olarak görülüyor. peki, bu protesto çağrısı bu ezikliği kabul etmek anlamına gelmiyor mu?

    adı geçen yazarı protesto etmenin anlamsızlığı ortada, kendisine güvenen biri bu durumda protestoyu seçmez, adamın karşısına geçmeyi seçer, adamı eleştirmeyi seçer, kendisine güvenen bir entelektüel böyle bir durumda geri çekilmez.

    bir anlama/ anlaşma/ kavrama ortamını çok iyi kullanmak yerine köşesine çekilip, oradan ahkam kesmek nasıl kabul edilebilir?

    cihan aktaş'ın o toplantıya katılmamasını da yadırgıyorum. hikayelerini, kitaplarını okuduğum bir yazar cihan aktaş, üstelik çekinecek hiçbir şeyi olmayan, söylemek istediklerini doğrudan söyleyebilen bir yazar. dahası batı'nın sürekli önyargıyla yaklaştığı, hatta türkiye'nin bile dibinde olduğu halde bilmediği iran hakkında, sırf bu konu hakkındaki tecrübeleri düşünüldüğünde, böyle bilge bir yazarın geri çekilmeyi uygun bulmasını okuyucusu olarak yadırgıyorum.

    cihan aktaş, orada olmalıydı. orada olup söylemesi gerekenleri söylemeliydi. ama sanırım o da naipul hakkında bir fikir sahibi değil. bir fikir sahibi değilken, fikir sahibi olmadığı belli ki olmak da istemediği bir yazarı protesto etmesini çok ama çok yadırgadım.

    YanıtlaSil
  4. hilmi yavuz ilginç biri zaten. ben onu en çok ezbere ayet okurken beğeniyorum. tam tekmil bir müslüman gibi. bir de sahih şiir ve sahih şairlerden bahsederken bayılıyorum ona. bu tartışma aslında şu polemik dönemini tekrar geri getirse keşke. hani hilmi yavuz'un da irfan külyutmaz müstearıyla yazdığı, enis batur'un hilmi yavuz'a, hilmi yavuz'un enis batur' giydirdiği, ihsan deniz'in herkese giydirdiği dönemler. daha yeni yani. şu okumadan ahkam kesme meselesine gelince belki bilmezsiniz, bir ara dücane cündioğlu islam felsefesiyle ilgili bir konuda hilmi yavuz'a bayağı bir öfkelenmişti. merak edenler keşf-i kadim kitabından okuyabilirler. o yazıda da anlattığı yazarı okuyup okumama meselesi gayet fazla bir yere sahipti. hem bir de bu bize öfkelenenlerin anasını belleyelim tavrı nereden geçtiyse bize. nerede kaldı mevlana ve yunus emre:
    her kim bana ağyarısa hak tanrı yar olsun ona
    her kancaru varurısa bağ-u bahar olsun ona
    erhan.

    YanıtlaSil

adınızın görünmesini istiyorsanız ama google hesabınız yoksa lütfen yorumunuzun sonuna adınızı ekleyin.